Okuma Süresi: 5 Dakika

Türk Hukukunda Boşanma

Yazarlar: BÜŞRA ERMAN, ECENUR SÖNMEZ, BİLGENUR MUSLU
Türk Hukukunda Boşanma

Evlenmek, hayatınızın en mutlu günlerinden biri olabilir. Ancak, bazen evlilikler istenilen şekilde gitmez ve çiftler boşanmayı düşünür. Boşanma, yalnızca duygusal değil, aynı zamanda hukuki bir süreçtir. Türk Hukukunda boşanma süreci karmaşık ve anlaşılması güç olabilir. Bu makalede, boşanmanın sebeplerini, bu süreçte izlenmesi gereken adımları, velayet, nafaka ve mal paylaşımı gibi önemli konuları ele alarak, boşanma sürecinde karşılaşılabilecek hukuki zorluklara ışık tutuyoruz. Yazımızı okuyarak detaylı bilgi sahibi olun ve bu süreci kendiniz adına daha anlaşılır hale getirin.

Evliliği Sona Erdiren Sebeplerden Biri Olarak Boşanma

Türk Hukuku’nda evliliği sona erdiren sebepler dört madde ile ele alınabilir. Bunlar; eşlerden birinin hayatını kaybetmesi veya gaip olması, evliliğin hükümsüz olması ve boşanmadır. Boşanma ile evliliğin sona erdirilebilmesi için taraflardan birinin Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) yazılan sebeplerden birine dayanarak boşanma davası açması gerekmektedir.

İlginizi Çekebilir: Evlilikte Tarafların Ayrılık Kararı Alması.

Boşanma Türleri Nelerdir?

Türk Hukuku’nda anlaşmalı boşanma ve çekişmeli boşanma olmak üzere iki tür boşanma türü mevcuttur.

Çekişmeli Boşanma Sebepleri Nelerdir?

Evliliğin sona ermesi için boşanma sebepleri 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nda sayılan sebeplerden birine yaslanmak mecburiyetindedir. Bu sebepler; özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olmak üzere iki ana başlık altında toplanmaktadır.

Özel Boşanma Sebepleri

Zina Sebebiyle Açılan Boşanma Davası

Zinada bulunan eşe karşı boşanma davası zinanın öğrenildiği tarih başlangıç noktası kabul edilerek altı ay içerisinde açılmalıdır. Zina sebebine dayalı boşanma davalarında her halde zinanın üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşmektedir. Kısaca, zina eyleminin öğrenilmesi ile altı ay içerisinde boşanma davası ikame edilmez ise zina edene karşı dava açma hakkı kaybedilmiş sayılmaktadır. Öte yandan, zina eyleminin üzerinden beş yılın geçmesi ile de artık zinaya dayalı boşanma davası açılamayacaktır. Bu bağlamda önemli bir diğer husus ise affeden tarafın dava hakkını kaybediyor olmasıdır.

Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış Sebebiyle Açılan Boşanma Davası

Hayata kast sebebine dayandırılan boşanma davalarında eşlerden birinin diğer eşi öldürme kastıyla hareket etmesi gerekmektedir. Öldürme kastı ile anlaşılması gereken eşlerden birinin diğerini bilerek ve isteyerek tamamen öldürme niyetiyle hareket etmesidir. Öldürme kastı olmaması halinde boşanma davasına konu etmek de mümkün olmayacaktır. Boşanma sebebinin pek kötü veya onur kırıcı davranışa dayandırılması halinde pek kötü veya onur kırıcı davranışı tanımlayabilecek sayılı kategorik davranışlar bulunmaktadır.

Bu husus, somut olay nezdinde mahkeme tarafından takdir edilmektedir. Yine bu noktada, hangi tür davranışların ağır nitelikte onur kırıcı davranış olarak değerlendirilebileceği Yargıtay İçtihatları ile şekillenmektedir. Hangi eylemlerin bu madde kapsamında olduğuna yönelik kesin ibareler olmasa da, pek kötü veya onur kırıcı davranışlarda da kast unsuru aranmaktadır. Bu sebeple, Türk Ceza Kanunu’nda (TCK) şerefe ve haysiyete yönelik suçlar anlamında gerekli şartların gerçekleşmesi aranır.

Öte yandan, suç unsuru taşımasa da şerefe ve haysiyete yönelik onur kırıcı davranışlarda bulunulması mümkündür. Onur kırıcı davranışlara; toplum içinde tarafların birbirine hakaret etmesi, evden kovma, birbirlerine karşı iftirada bulunması örnek olarak verilebilir.

Eşi aç bırakma, odaya kilitleme, fiziksel şiddet uygulama durumunda ise pek kötü muameleden bahsedilebilir ve önemle belirtilmelidir ki; pek kötü muamelede devamlılık aranmamaktadır. Dava açmakta hakkı olan eşin, boşanma sebebini öğrenmesi başlangıç noktası kabul edilerek altı ay içerisinde boşanma davasını açması gerekmektedir

Nitekim; hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranışa dayalı boşanma davası açacak tarafın, her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşmektedir. Zinaya dayalı boşanma sebebinde olduğu gibi hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış sebebinde de affeden taraf dava hakkını kaybetmektedir.

İlginizi Çekebilir: Boşanma ile İlgili Merak Edilenler.

Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme Sebebiyle Açılan Boşanma Davası

Boşanma davası açılırken ‘’suç işleme’’ sebebine dayanılması suç işleme eylemini eşlerden birinin diğer eşe yönelik gerçekleştirmesine bağlı değildir. Eylemi gerçekleştiren, söz konusu eylemi 3. şahısa karşı da gerçekleştirmiş olabilir. Suç işleme nedeniyle boşanma davası açabilmek için eşin yüz kızartıcı suç işlemesi gerekmektedir. Yüz kızartıcı suçlar kategorisi kesin çizgilerle ayrılmamış olup; toplumun şiddetle tepki gösterdiği ve ahlaki açıdan kabul edilemez olarak algıladığı suçlar nezdinde hâkimin takdir yetkisi işbu davalarda rol oynamaktadır.

Haysiyetsiz yaşam sürme sebebi ise genellikle toplumun ahlaki değerlerini aşan ve kabul edilebilir ölçüde görülemeyecek yaşam tarzıdır. Haysiyetsiz yaşam sürmenin niteliği takdiri bir durum olmakla beraber, toplumdan topluma ve kişiden kişiye olay bazında değişiklik gösterebilmektedir. Haysiyetsiz yaşam süren eşin boşanma davasına konu edilebilmesi için itham edildiği olayı bir defa gerçekleştirmemiş olması gerekir. Bu şekilde yaşam sürmek ile itham edilen taraf ile evlilik birliğini devam ettirmek çekilmez bir hale gelmiş olmalıdır. Haysiyetsiz yaşam sürme nedeniyle boşanma davası her zaman açılabilmektedir.

Terk Sebebiyle Açılan Boşanma Davası

Eşlerden birinin, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmeme maksadıyla evi terk etmesi veya haklı bir sebep bulunmamasına rağmen ortak konuta dönmemesi terk olarak adlandırılmaktadır. Terk sebebine dayalı boşanma davası açılabilmesi için terk durumunun en az altı ay sürmüş ve devam ediyor olması gerekmektedir. Bu doğrultuda, terk sebebi ile dava açılabilmesi için terk edilen eşin istemi üzerine hâkim veya noter tarafından terk edene ihtar çekilmesi gerekmekte olup; ancak bu ihtarın sonuçsuz kalmış olması halinde dava açılabilir.

Eşlerden birinin diğerini evden gitmeye zorlaması veya haklı bir sebep olmamasına rağmen ortak konuta dönmesine engel olan eş de terk eden konumunda kabul edilir. Boşanma davası açmakta hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noterlikçe çekilecek ihtarda terk eden eşe iki ay içerisinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunulur. İhtar, gerektiğinde ilan yoluyla da yapılabilmektedir. Terk etme durumunun meydana gelmesinin üzerinden dört ay geçmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz. İhtarın üzerinden iki ay geçmeden de boşanma davası açılamaz.

Akıl Hastalığı Sebebiyle Açılan Boşanma Davası

Akıl hastalığı sebebiyle boşanma davası açılabilmesi için akıl hastalığının mevcut olması yeterli bulunmamakta olup; bununla birlikte akıl hastalığının iyileşmesinin mümkün olmaması şartı da aranmaktadır. Akıl hastalığının, evlilik birliğinin devam etmesi çekilmez bir hale getirmiş, ortak hayatın devamını çekilmez kılmış olması almış olmalıdır. Akıl hastalığı sebebine dayalı boşanma davasının açılması için belirlenmiş bir süre bulunmamaktadır.

Genel Boşanma Sebepleri

Evlilik Birliğinin Sarsılması Sebebiyle Açılan Boşanma Davası

Evlilik birliğinin sürdürülmesi eşler arasında mümkün olmayan bir hal almış ise eşlerden biri bu sebep ile boşanma davası açabilmektedir. Davayı açan tarafın kusurunun daha ağır olması halinde diğer eş, açılan davaya itiraz edebilmektedir. Bir eşin diğer eşe küçültücü sözler söylemesi, suçlayıcı davranması, hakaret edici laflar etmesi, sevgisiz davranması, baskıcı ve ilgisiz davranması, dışlayıcı ve güven sarsıcı davranışlar sergilemesi evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına konu edilebilecek örnek tavır ve tutumlardır.

Anlaşmalı Boşanma Prosedürü ve Fer ’ilerin Varlığı

Anlaşmalı boşanma davası, eşlerin karşılıklı olarak evlilik birliğini özgür iradeleriyle sonlandırma isteklerine dayalı olarak açılır.

Anlaşmalı boşanma davasının en önemli aranan şartlarından biri en az 1 yıl süre ile evli kalmış olmaktır. Öte yandan, anlaşmalı boşanma davasının mahkeme nezdinde kabul edilebilmesi için eşlerin mahkemeye birlikte başvurmaları veyahut bir eşin açtığı boşanma davasını diğer eşin kabul etmesi gerekir. Anlaşmalı boşanma davasının tarafları olan eşlerin duruşmaya katılma zorunluluğu bulunmaktadır. Tarafların anlaşma iradelerini bizzat bildirmeleri gerekmekte olup; vekil aracılığıyla temsil işbu irade beyanlarının yerini doldurmamaktadır.

Tarafların, anlaşmalı boşanmaya yönelik sunmuş oldukları şartların hâkim tarafından uygun bulunması gerekmektedir. Burada, hâkimin uygun bulması kadar önem arz eden bir diğer husus protokolün kanuna, kamu düzenine ve ahlaka uygun olmasıdır. Başka bir deyişle maddi-manevi tazminat talepleri, nafaka ve çocukların velayeti gibi boşanma ve boşanmaların ferilerinden sayılarak anlaşmaya varılan hususların bu şartları sağlaması ve mahkemece uygun bulunması gerekmektedir. Hâkimin bu hususlar nezdinde değişiklik yapması mümkün ise de tarafların kabul etme zorunluluğu bulunmamaktadır. Böyle bir durumda anlaşmalı boşanma davasının çekişmeli boşanma davasına dönmesi söz konusu olacaktır.

İlginizi Çekebilir: Aldatılan Eşin Üçüncü Kişiden Manevi Tazminat Hakkı.

Anlaşmalı Boşanma Kararı Kesinleştikten Sonra Boşanmanın Fer ’ilerine İlişkin Dava Açılabilir mi?

Anlaşmalı boşanma davasında verilen kararın tebliğinden itibaren yasal süre olan iki hafta içerisinde itiraz edilmemesi halinde karar kesinleşir. Kesinleşmeden sonra itiraz hakkından feragat edilmiş sayılır. Anlaşmalı boşanma davasının fer ’ileri niteliğinde olan velayet ve nafaka taleplerinin ise her zaman dava konusu edilebilmesi mümkündür.

Anlaşmalı boşanma davasında, velayet ve nafaka hususlarına ilişkin her ne kadar anlaşmaya varılsa bile velayet ve nafakanın kamu düzenini ilgilendirmesinden kaynaklı her zaman dava konu edilmesi mümkündür. Bu çerçevede eşlerden biri her zaman nafakanın uyarlanması veya velayetin düzenlenmesi için davası açabilecektir.


İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız: