Okuma Süresi: 4 Dakika

Sözleşmelerin Hazırlanmasında Avukatların Rolü Nedir?

Yazarlar: GÖZDE GÖKYILDIRIM, FURKAN DEMİRKOL
Sözleşmelerin Hazırlanmasında Avukatların Rolü Nedir?

Sözleşmeler, hayatın her alanında karşımıza çıkan, genellikle karmaşık ve anlaşılması zor yasal belgelerdir. Ancak bu belgeler, iş anlaşmalarından kişisel anlaşmalara kadar çeşitli durumların temelini oluşturur. Bu nedenle, sözleşmelerin doğru bir şekilde hazırlanması ve uygulanması, her iki tarafın haklarının ve yükümlülüklerinin korunması açısından büyük önem taşır. İşte tam bu noktada, avukatların rolü devreye girer. Avukatlar, sözleşme hazırlama sürecinde karmaşıklığı açıklığa kavuşturan ve tarafların en iyi şekilde korunmasını sağlayan profesyonellerdir. Bu makalede, sözleşmelerin hazırlanmasında avukatların ne kadar önemli bir rol oynadığını ve bu sürecin nasıl işlediğini detaylı bir şekilde ele alacağız.

Sözleşmelerin Hazırlanmasında Avukatların Rolü

Sözleşmeler, taraflar arasındaki ilişkilerin ihtiyaçlar kapsamında düzenlendiği, hak ve yükümlülüklerin belirlendiği ve uygulamaya geçirildiği metinlerdir.

Taraflar arasında bir sözleşme hazırlanması planlanıyor ise; sözleşme türüne bağlı olarak tarafların hangi hak ve yükümlülüklere sahip olacağı, ortaya çıkabilecek zararlar, cezai şartlar, faizler, sözleşmenin uzaması, feshi gibi maddelerin ele alınması gerekmektedir. Bu noktada avukatların rolü önemlidir.

Avukatlar, sözleşme hazırlığına başlamadan önce taraflar ile ön görüşmeler gerçekleştirir ve taraflar arasındaki ticari ilişkiye bağlı olarak mevzuat ve yargı kararları çerçevesinde sözleşmede düzenlenmesi gereken hususlar ile ilgili tavsiye ve yönlendirmelerde bulunur.

Bu sayede ileride ortaya çıkması muhtemel her türlü uyuşmazlığın önüne geçilerek kısa ve kolay yolla çözüm sağlanır. Tüm bu sebeplerle sözleşmelerin mevzuata hakim avukatlar tarafından hazırlanması tavsiye edilmektedir.

Sözleşme hazırlığında izlenen süreçlerden bahsetmek gerekir ise;

Sözleşme Konusunun ve Niteliğinin Tespiti

Sözleşmelerin hazırlanması kapsamında ilk olarak taraflar arasındaki ilişkinin konusu ve niteliği tespit edilmelidir. Böylelikle, sözleşmeye uygulanacak hükümler, istisnalar ve yapılabilecek değişikliklerin sınırları ile ilgili durumun genel bir fotoğrafının çekilmesi sağlanacaktır.

Konu, sözleşmedeki temel noktaların ayrıntıya girilmeden, açık ve anlaşılır bir şekilde belirtildiği kısımdır. Diğer bütün detaylar konunun etrafında şekillenecek ve detaylandırılacaktır. Sözleşme konusunun tespiti hususunda yapılacak bir hatalı tespit veya bilgilendirme sözleşmenin bütününü çekilmez hale getirecektir.

Mesela taraflar arasındaki ilişkinin taşıma, kiralama, satış, ipotek, lisans veya tedarik gibi konularda biri olmasına bağlı olarak sözleşmede düzenlenmesi gereken diğer maddeler değişecektir.

Bir diğer yandan tarafların niteliğinin de sözleşmenin genel yapısına önemli bir etkisi bulunmaktadır. Örneğin, tarafları tacir olan bir sözleşmeye uygulanacak hukuk kuralları ile taraflardan birinin tüketici olduğu sözleşmeye uygulanacak olan kurallar farklı olacaktır.

Taraf Taleplerinin Sözleşmeye Eklenmesi

Yeni nesil iletişim araçlarının ve arama motorlarının gelişmesi ile birlikte, genel geçer ve basit ihtiyaçları karşılayacak sözleşme örneklerine ulaşılması herkes için mümkün olmak ile birlikte, her bir sözleşmeyi kendine özgü ve benzersiz hale getiren en önemli unsur tarafların talepleridir.

Bir sözleşmede taraf talepleri, sözleşme serbestisi kuralı gereğince mümkün olduğu kadar ayakta tutulmaya çalışılır. Ancak her zaman taraf talepleri hukuka ya da sözleşmenin ruhuna uygun olmaz. Bu hallerde, talepler ile hukuka uygunluk arasında bir denge oluşturulur ve sözleşmenin ayakta kalması sağlanır.

Örneğin sözleşmenin genel ahlaka uygun olmayan hükümler içermesi durumunda bu hükümler geçersiz kabul edilir. Yani ahlaka aykırı bir amaçla gerçekleştirilecek sözleşme geçersiz sayılır.

Hükümsüzlük Hallerine Dair Değerlendirme

Tarafların ve kanun koyucunun temel amacı taraf iradelerinin yansıması olan sözleşmenin ayakta tutulmasıdır. Ancak, kamu düzeninin, tarafların ya da 3. kişilerin korunması amacı ile tarafların iradesinin kanun koyucu tarafından hükümsüz olarak kabul edilmesi mümkündür.

Bu durum taraflardan birinin güçsüz olarak kabul edildiği iş, tüketici ve kira sözleşmelerinde, güçsüz olan taraf lehine yorum yapılması şeklinde görülebilmektedir.

Örneğin, tüketiciye ayıplı mal teslimi halinde kullanabilecek seçimlik hakların, tüketici aleyhine değiştirilmesi taraflar kabul etse bile geçerli olmayacaktır.

Koruyucu Hükümlerin Eklenmesi ve Risk Yönetimi

Her yeni sözleşme kendi içerisinde belirli bir risk faktörü bulundurmakla beraber, sözleşme hazırlanması veya incelenmesinin asıl amacı bu risk faktörlerini olabilecek en düşük seviyeye getirilmesi ve bu konuda tarafların bilgilendirilmesidir.

Bütün sözleşmelerin kendisine has dinamikleri çerçevesinde olası bütün risk faktörlerinin belirlenmesi ve belirlenen risk faktörleri kapsamında gerekli değişikliklerin ya da eklemelerin yapılması sonrasında sözleşme uygulanabilir hale gelecektir.

Örneğin işçi işveren ilişkilerinde işçinin ücretine yıllık 270 saate kadar yapılan fazla mesai ücretlerinin dahil olduğuna ilişkin hükümlerin genellikle sözleşmeye eklenmediği görülmektedir. Ancak belirli istisnalar dışında böyle bir maddenin sözleşmeye eklenmemiş olması, işçinin haftalık 45 saati aşan fazla mesai ücretini işverenden talep edebileceği anlamına gelmektedir.

Sözleşmenin Bütün Olarak Yorumlanması ve Maddi Hataların Düzeltilmesi

Sözleşmenin hazırlık sürecinde, her bir maddeye ayrı ayrı özen gösterilmeli, bir bütün olarak değerlendirilmeli, gerek sözleşme içerisindeki maddi hatalar gerekse maddeler arasındaki her tür uyumsuzluk tespit edilerek giderilmelidir.

Özellikle konut ve çatılı kira sözleşmeleri kapsamında sözleşmenin başlangıç tarihi, imza tarihi ve ödeme tarihlerinin kesin ve açık olarak belirlenmesi önemlidir. Aksi bir durum, kanun koyucu tarafından sözleşmenin feshi için öngörülen bildirim sürelerinin belirlenmesinde ve bu sürelere uyulmasında zorluklar yaşanmasına sebep olacaktır.

Sözleşmenin Uygulanması Sırasında Ortaya Çıkabilecek Uyuşmazlıklara Karşı Tedbir Yolları

Tarafların sözleşme yapmalarının en önemli nedeni, herhangi bir aşamada uyuşmazlık yaşanmasının önüne geçilmesidir. Ancak hayatın olağan akışında bu her zaman mümkün olmamaktadır.

Bu nedenle, sözleşmelerde olası uyuşmazlık hallerinde bile sözleşmenin ayakta tutulması ve zarar gören tarafın zararının kolaylıkla giderilmesi amaçlanmaktadır.

Bu noktada haksız olarak yükümlülüğünü yerine getirmeyen tarafı, bu davranışından vazgeçirmek için sözleşmelerde cezai şart hükümleri düzenlenmektedir. Cezai şart maddeleri özellikle tarafların yükümlülüklerini özenle yerine getirmesini sağlamak amacı ile yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu maddeler kanuni yaptırımlara ek olarak caydırıcı nitelikte olduğundan taraflar arasındaki ilişkiye bağlı olarak sözleşmelerde düzenlenmesi tavsiye edilir.

Sözleşmenin Sona Ermesi Aşamasında Ortaya Çıkabilecek Uyuşmazlıkların Önüne Geçilmesi

Taraflar arasındaki hukuki ilişki çoğu zaman sözleşme görüşmeleri ile başlar, sözleşmenin feshi ile birlikte sona erer. Hakkaniyete uygun ve adil bir fesih düzenlemesi ile tarafların masadan mutlu olarak kalkması mümkündür.

Sözleşmenin feshi kapsamında, mücbir sebepler, taraflardan birinin yükümlülüğünü yerine getirmemesi, sözleşmenin süresinin sona ermesi, bildirim yolu vb. tüm fesih ihtimalleri birlikte ele alınmalı ve herhangi bir hak kaybına yol açmayacak şekilde hazırlanmalıdır.

Tarafların taleplerine uygun fesih maddelerinin yanında, bu maddelerin düzenli takibi de büyük önem taşımaktadır. Bu konuda özellikle tarafların bildirim yolu ile uzayan ya da kendiliğinden sona eren sözleşmelerde gerekli takipleri yapmadıkları ve bu sebeple hak kaybına uğradıkları sıkça görülmektedir.


İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılarımız: