HUKUK & DANIŞMANLIK
Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nda Yer Alan Sahte Belge Düzenlenmesi Suçu Nedir?
5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nun 36. Maddesinde Yer Alan Sahte Belge Düzenlenmesi Suçu Nedir?
Kanun Metni:
Gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde ne surette olursa olsun tahrifat yapmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlayanlar, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.
Kanun metninde geçen bazı ifadeler, Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinde tanımlanmaktadırlar. Buna göre;
Harcama Belgesi: Banka kartı veya kredi kartı ile yapılan işlemler ile ilgili olarak üye işyeri tarafından düzenlenen, kart hamilinin işlemden doğan borcu ile diğer bilgileri gösteren ve kart hamilinin kimliğinin bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemle belirlendiği haller dışında kart hamili tarafından imzalanan belgeyi,
Nakit Ödeme Belgesi: Bankalarca veya yetkili üye işyerlerince banka kartı veya kredi kartı hamiline yapılan nakit ödemelerde düzenlenerek, kart hamilinin kimliğinin bir kod numarası, şifre veya kimliği belirleyici başka bir yöntemle belirlendiği haller dışında kart hamili tarafından imzalanan belgeyi,
Alacak Belgesi: Banka kartı veya kredi kartı kullanılarak alınmış olan malın iadesi veya hizmetin alımından vazgeçilmesi veya yapılan işlemin iptali halinde kart hamilinin hesabına alacak kaydedilmek üzere üye işyeri tarafından düzenlenen belgeyi, ifade eder.
Suçun Ön Şartı: Suçun oluşması için öncelikli şart failin kendisine veya bir başkasına yarar sağlama amacının bulunmasıdır. Fail gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemek veya bu belgelerde tahrifat yapmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağladığında suç tamamlanmış olur.
Korunan Hukuki Değer
5464 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile korunan hukuki değer kamu güvenidir. Kamunun, kartlı ödeme sisteminin diğer unsurları olan harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ve alacak belgesine dair güveni korumaktadır. Ancak korunan hukuki değer bununla sınırlı değildir. Bu belgelerin kullanılması suretiyle bir yarar sağlanması arandığından, korunan bir diğer hukuki değer malvarlığıdır. Suçun işlenmesi ile kart çıkaran kuruluşun malvarlığında bir zarar meydana gelir.
Suçun Unsurları Nelerdir?
Maddi Unsurlar
Fail
Fail yönünden herhangi bir özellik aranmadığından herkes bu suçun faili olabilir. Suçun faili, üye işyerlerinde görevliler olabileceği gibi herhangi bir gerçek kişi de olabilir. Suçu işleyen ile kendisine yarar sağlanan kişinin ayrı kişiler olması mümkündür. Madde metninde kendisine veya başkasına yarar sağlayanlar denmek suretiyle bu durum ifade edilmiştir.
Mağdur
Tüzel kişi veya kurumlar suçun mağduru olamaz. Sahte belge düzenlenmesi suçu kamu güvenine karşı işlenen bir suçtur, dolayısıyla suçun mağduru kamudur. Ancak madde metninde yarar sağlama unsuruna yer verildiğinden kişilerin de zarar görmesi mümkündür. Uygulamada kabul edildiği üzere gerçeğe aykırı harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlenmesi ya da bu belgeler üzerinde tahrifat yapılması halinde suçtan zarar gören bankadır. Suçun mağduru ancak gerçek bir kişi olabileceğinden banka yalnızca suçtan zarar görendir.
Fiil
Gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi veya alacak belgesi düzenlenmesi veya bu belgelerde tahrifat yapılması fiil unsurunu oluşturur. Sahtecilik belgenin bir kısmında olabileceği gibi tamamında da bulunabilir. Sahte belge düzenlenmesi suçu bir zarar suçudur.
Konu
Suçun konusu; harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesidir. Bu belgelerin sahte biçimde üretilmesi veya bu belgelerde tahrifat yapılması gerekir. Nihayetinde suçun oluşması için bu belgelerin kullanılmaları suretiyle bir yarar sağlanmalıdır. Belge, yazılı olmalıdır.
Netice
Suçun oluşması için kanunda öngörülen hareketlerin yanında bir yarar elde edilmesi gereklidir. 36. maddeye göre bu yararın failin veya üçüncü bir kişinin lehine olması gerekir.
Nedensellik Bağı
Gerçeğe aykırı harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlenmesi veya bu belgeler üzerinde tahrifat yapılması ile bir yarar elde edilmesi arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
Manevi Unsur
36. maddede düzenlenen suç ancak kasten işlenebilir. Kast, suçun kanuni tanımında bulunan maddi unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Suçun oluşması için failin gerçeğe aykırı bir belge düzenlediğini veya gerçek bir belgede tahrifat yaptığını, sahte belgeyi kullandığını ve kendisine veya bir başkasına bir yarar sağladığını bilmesi gerekir.
Cezayı Azaltan veya Ortadan Kaldıran Nedenler Nelerdir?
Hukuka Uygunluk Nedenleri
Hukuka uygunluk nedenleri kanunun emrini yerine getirme, amirin hukuka uygun emri, meşru savunma, hakkın kullanılması ve ilgilinin rızasıdır. 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesi kapsamındaki suç incelendiğinde yukarıda sayılan hukuka uygunluk nedenlerinin suça uygulanması mümkün görünmemektedir.
Kusur
Kusuru kaldıran nedenler; yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik, geçici nedenler (geçici nedenle ya da irade dışı alınan alkol, uyuşturucu madde etkisi), alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı ile haksız tahriktir. Bu nedenlerden biri veya birkaçı olması halinde 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde yer alan suç kapsamında cezanın kaldırılması ya da cezada indirim sebebine gidilecektir.
Suçun Özel Görünüş Biçimleri Nelerdir?
Teşebbüs
5464 sayılı Kanun’un 36. Maddesinde düzenlenen suça teşebbüs mümkündür. Gerçeğe aykırı harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemesi suçun oluşması için yeterli değildir. Failin hileli davranışlarla mağduru aldattığı ancak elinde olmayan sebeplerle bir yarar sağlayamadığı hallerde suç teşebbüs aşamasında kalır. Failin gönüllü olarak suçu işlemekten vazgeçmesi mümkündür. Fail, suçun icra hareketlerinde başladıktan sonra bir sebepten suçu işlemekten gönüllü olarak vazgeçerse cezalandırılmayacaktır. Fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır.
İştirak
36. Maddede düzenlenen suç iştirak halinde işlenebilir. Bu suç bakımından iştirak özellik göstermez. Sahte belgenin kullanılması suretiyle yarar sağlayan ile sahteciliği gerçekleştiren kişi farklı ise, yarar sağlayan kişinin sorumlu tutulabilmesi bu konuda bilgi sahibi olmasına bağlıdır.
İçtima
5464 sayılı kanunun 36. Maddesi ile TCK. Madde 245 arasındaki içtima ilişkisi incelenirken öncelikle geçitli suçun ne olduğunu açıklamak gerekir. Failin bir suçu işlemek için aynı hukuki değeri koruyan daha hafif bir suçu işlemek zorunda kaldığı hâllerde “geçitli suç” söz konusu olur. Geçit suçları cezalandırılmayan önceki eylemlerin kapsamında sayılırlar ve bu nedenle bütün cezalandırılmayan önceki eylemlerle birlikte görünüşte içtimanın bir türünü oluştururlar. Bu tip görünüşte içtimada, bir suçun işlenmesi için daha hafif suçu basamak yapmak zorunluluğu vardır ve basamak durumunda bulunan suçu düzenleyen normun yardımcı norm oluşu nedeniyle, ağır suçu düzenleyen normun uygulanması ile yetinilir.
Geçitli suçun söz konusu olabilmesi için, görünüşte içtima eden normlar arasında açık nitelikte asli-yardımcı norm ilişkisinin bulunmaması, ağır suç ile bu suça ulaşabilmek için aşılması zorunlu basamak durumunda bulunan hafif suçu düzenleyen normların korudukları hukuki değerlerin aynı nitelikte ve aynı türden olmaları, ağır suçun işlenmesi için mutlaka geçit durumundaki daha hafif bir suçun işlenmesinin gerekmesi, hafif suçun faili ve mağduru ile ağır suçun faili ve mağdurunun aynı kişiler olmaları, failin hareketi ile ağırlaşan neticeler arasında nedensellik bağının bulunması ve failin kastının başlangıçtan itibaren ağırlaşan neticeleri gerçekleştirmeye yönelmiş olması gerekir.
TCK 245/3’ te geçen “fiil daha ağır ceza gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde” ifadesi açık yardımcı norm niteliğindedir.[1] 5464 sayılı kanun 36. maddesi ile TCK madde 245/3 arasında açık nitelikte asli-tali norm ilişkisi bulunmaktadır. Konu bakımından her ne kadar 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesi TCK madde 245/3’te yer alan suçun basamağını oluşturuyorsa da geçitli suç ilişkisi oluşmadığı saptanmaktadır. Bu sebeple daha ağır nitelikte suç teşkil eden, 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde yer alan sahte belge düzenlenmesi suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırma yapılacaktır.
5464 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile TCK 204 vd. hükümlerinin içtima ilişkisini inceleyecek olursak, Türk Ceza Kanunu’nda sahtecilik suçları bakımından; resmî belge, özel belge ve resmi belge hükmünde özel belgeler ayrımı yapılmıştır. Bu ayrımda, resmî belgelerin kanıt gücünün yüksek bulunmasından ve kamu idaresinin işleyiş düzeninin ihlal edilmesinden hareketle, eylem daha yüksek bir yaptırımla karşılanmıştır.
Diğer taraftan, resmî belgede sahtecilik suçu bakımından sahtecilik fiili yeterli görülmüşken özel belgede sahtecilik suçunun oluşması için sahte özel belgenin düzenlenmesi ile gerçek bir özel belgede sahtecilik yapılması arasında fark yaratılmış, ikinci tür eylem için kullanma koşulu aranmıştır. Kanunda resmî belge kavramı tanımlanmamış, kavramın tanımı ve açıklanması doktrin ve içtihada bırakılmıştır. Resmî belgenin temel unsurları doktrinde;
- Kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi,
- Görevi gereği düzenlenmesi,
- Öngörülmüşse, usul ve şekil kurallarına uyulması, şeklinde açıklanmaktadır.
Unsurları bakımından resmî belge sayılması olanaklı olmadığı halde, bazı özel belge türleri yasa tarafından özel olarak resmî belge düzeyinde korumaya alınmıştır. Bu tür belgeler TCK 210/1. maddede gösterilmiştir. Bunlar; emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, tahvil, hisse senedi, emtiayı temsil eden belge ve vasiyetnamedir. Belirtilen türdeki belgelerin, resmî belge sayılabilmesi için, kanunda öngörülen usul ve şekil şartlarının bulunması zorunludur.
Özel belgeler, resmî belge sayılmasını gerektiren unsurları taşımayan belgelerdir. Ancak, özel belgenin de belge niteliğinin, yani belge sayılması için gereken öğelerin bulunması aranmalıdır. Bu nedenle, belge kavramı ve unsurları ile ilgili açıklamalar özel belgeler hakkında da geçerlidir. Başka bir anlatımla; yazılı bir evrakın, hukuki sonuç doğurmaya elverişli bir biçimde kamu görevlisi olmayan belirli bir kimse tarafından düzenlenmesi durumunda özel belgenin varlığı söz konusu olur. Örnek verirsek; bir bankanın hesap bilgileri hakkındaki yazısı, kredi sözleşmesi, teminat mektubu, fatura, mal beyanı, vergi beyanı, gümrük beyanı, sigorta giriş bildirimi, mektup, özel bir vaka hakkında ilgililerince düzenlenen tutanak, kira sözleşmesi, tahliye taahhüdü, dilekçe, ihbar yazısı, vb. belgeler özel belge sayılmaktadır.
5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde geçen harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ve alacak belgeleri nitelikleri itibarıyla özel belgelerdir. TCK 204-206, 210/1 maddelerinde ise resmî belgeler düzenlemektedir. Bu sebeple TCK 204-206. maddelerinde geçen resmî belge düzenlenmesi suçuyla özel norm-genel norm ilişkisi incelendiğinde suçun konusunun aynı olmadığı saptanmaktadır. Aralarında özel norm-genel norm ilişkisi oluşmayacaktır. TCK 207,208. maddeleri ile 5464 sayılı kanunun 36. maddesi özel belgelerle alakalı olduğu için suçun konusu ve korunan hukuki değer bakımından aynıdır. TCK 207. ve 208. maddeleri 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde yer alan sahte belge düzenlenmesi suçu arasında özel norm-genel norm ilişkisi bulunmaktadır.[2]
Türk Ceza Kanunu’nun 207-208. maddelerinde düzenlenmiş olan resmi ve özel belgede sahtecilik suçları genel norm niteliğinde iken 5464 sayılı Kanun’un 36. maddesinde yer alan sahte belge düzenlenmesi hükmü özel norm niteliği taşıdığından, bir kimsenin gerçeğe aykırı olarak harcama belgesi, nakit ödeme belgesi ya da alacak belgesi düzenlemesi veya bu belgelerde tahrifat yapmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlaması durumunda özel normun önceliği ilkesi gereğince 5464 sayılı kanunun 36. maddesindeki hükme göre cezalandırma yapılacaktır.
Yaptırım
Sahte belge düzenlenmesi halinde fail, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. 5464 sayılı Kanun’un 36. Maddesinde bir şahsi cezasızlık sebebi öngörülmemiştir.
Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması sanık hakkında hükmolunan cezanın belli bir denetim süresi içerisinde sonuç doğurmaması, denetim süresi boyunca kasıtlı bir suç işlenmez ve yükümlülüklere uygun davranılırsa ceza kararının ortadan kaldırılması ve davanın düşmesine yol açan bir cezanın bireyselleştirilmesi kurumudur (CMK md.231).
HAGB kararı verilebilmesi için mahkemenin yaptığı yargılama neticesinde hükmettiği ceza hapis cezası ise, 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası olmalıdır. 18 yaşından küçük çocuklar açısından da aynı ceza miktarı geçerlidir. Suçun niteliğinin (istisnalar hariç), taksirle veya kasten işlenmesinin hiçbir önemi yoktur, önemli olan cezanın miktarıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu, 2 yıl veya daha az ceza miktarını mutlak nitelikte bir ölçü olarak kabul etmiştir.
Mahkeme yargılama neticesinde sanık hakkında doğrudan sadece adli para cezasına veya hapis cezası ile doğrudan adli para cezasına hükmetmiş ise, bu para cezası hakkında da HAGB kararı verilebilir. 5464 sayılı kanunun 36.maddesinde sahte belge düzenlenmesi suçunun işlenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılacaktır hükmüne yer verilmiştir. Hâkimin, bu suçun cezalandırılmasında alt sınır olan 2 yıl ve adli para cezasına hükmetmesi ve sanığa dair gereken şartların da sağlanması halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı alınabilecektir. 2 yıldan daha fazla hapis cezasına hükmedilirse HAGB kararı verilemeyecektir.
Uzlaşma
Ceza hukukunda uzlaşma, suç isnadı altındaki şahıs ile suçun mağduru olan şahsın bir uzlaştırmacı aracılığıyla iletişim kurarak anlaşmasıdır. 5464 sayılı kanunun 36. maddesinde geçen sahte belge düzenlemesi ve yarar sağlanması suçunda korunan hukuki değer kamu güveni olduğu için, uzlaşma kapsamında olan suçlardan sayılmaz. Bu sebeple 5464 sayılı kanunun 36. Maddesinde yer alan sahte belge düzenlenmesi suçu için uzlaşmaya gidilemez.
Kaynakça
- Ceza Dairesi 2015/19863 E., 2016/19327 K. “İçtihat Metni” Sulh Ceza Mahkemesi, 6222 Sayılı Kanun’a Aykırılık Suçu.
- Ankara Barosu Dergisi Yıl:68 sayı: 2010/1.
- İstanbul Barosu Dergisi Mart-Nisan 2022 sf. 515 cilt: 96 sayı: 2.
- Kayıhan İçel, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 7, Sayı: 14, Güz 2008, s. 35-49; Kayıhan İçel, Suçların. İçtimaı, Sermet Matbaası, İstanbul, 1972, s. 226-238.
- Güneş OKUYUCU ERGÜN- Banka ve Kredi Kartlarının Kötüye Kullanılması, Dergipark, sf. 13.
- (Jurix) Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt:6, Sayı:2 Ekim 2021 sf: 761-783.
- TBB Dergisi 2019(141) s. 195 Özel Norm-Genel Norm İlişkisi.
Referanslar
- [1] Açık yardımcı normlarda, kanun metinlerinin anlam ve kapsamları açık şekilde belirlenebilir. Örneğin: “fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde”, “kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında” ve “eylemin başka bir suç oluşturmaması hâlinde” gibi ifadeler kanun metninde yer alıyorsa açık yardımcı norm sayılır. Buna karşılık örtülü yardımcı normlarda, kanun metinlerinin gerçek anlam ve kapsamlarını ortaya koymak amacıyla yorum faaliyetinde bulunularak normlar arasındaki ilişki incelenmekte ve hangi normun asli norm, hangi normun yardımcı norm olduğu belirlenmektedir. Örtülü nitelikteki asli-yardımcı norm ilişkisine dayanan görünüşte içtima şekilleri olarak karma suçlar ile geçitli suçlar sayılabilir.
- [2] TBB DERGİSİ 2019 (141) s. 195 Özel norm-genel norm ilişkisi şeklinde görünüşte içtima durumunda bir fiile uygulanacak hem genel hem de özel ceza hükmü bulunmakla beraber esasında özel normun önceliği ilkesi gereği genel norm deyim yerindeyse geriye çekilmekte ve fiile uygulanacak gerçekte tek bir özel norm kalmaktadır. Genel norm ile aynı hukuki yararı koruyan özel norm, genel normun tüm unsurlarını taşımakla birlikte genel normda yer almayan özel bazı unsurları bünyesinde bulundurmaktadır.