[rt_reading_time label="Okuma Süresi:" postfix="Dakika" postfix_singular="Dakika"]

Karayoluyla Eşya Taşıma Sözleşmesinin Hukukî Niteliği

Yazarlar: KERİM KOCAMAN, SEZAİ ÖZKAMALI, SERKAN TAĞAL
Karayoluyla Eşya Taşıma Sözleşmesinin Hukukî Niteliği

Taşıma Sözleşmeleri

Taşıma faaliyeti gösteren şirketlerin faaliyet alanlarını oldukça geniş alanlara arttırmasından dolayı günümüzde kara yolu ile taşıma yöntemi oldukça gelişmiştir. Bu sebeple, bu çalışmada karada eşya taşıma sözleşmeleri ve özellikle bu taşıma sözleşmelerinin üçüncü kişi yararına olma niteliği incelenecektir.

Bir yerden başka bir yere bir eşyanın götürülmesi, yani taşınması, Dünya tarihinde yapılan en eski işlerden biridir. Bunun en klasik şekli ise, kara taşımasıdır. İnsanların tarihte tekerleği icat etmesi ile birlikte, kara taşıma araçları kullanılmaya başlanmıştır. Ancak, ilkçağlarda, eşya sahibiyle eşyayı taşıyan kişi aynıdır. İlkel dönemden modern yaşama geçişte, ekonomik ve buna bağlı olarak sosyal düzen değişimi ile birlikte, eşya sahibiyle eşyayı taşıyan kişi ayrışmıştır.

Böylece, sosyal ilişkileri şekillendiren sözleşmelere, eşya taşıma sözleşmesi eklenmiş ve diğer mesleklerden bağımsız bir meslek hâline gelen taşıyıcılığa hukuk düzenince müdahale etme gereksinimi doğmuştur. Özellikle, sanayi devrimi ile başlayan ve ikinci dünya savaşından sonra iyice artan ticarî faaliyetler, ülkesel sınırları aşan bir boyut kazanmıştır. Bu gelişmeye paralel olarak, eşya taşınmasının kapsamı, tekniği ve türleri değişmiş, taşımacılık faaliyeti ülke sınırları içinde cereyan eden bir faaliyet olmaktan çıkmıştır. Günümüzde, hava ve deniz yoluyla taşıma oldukça gelişmiştir.

Ancak, yine de karayolu metodu, diğer taşıma metotlarından çok daha yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Bu sebeple, bu çalışmada karada eşya taşıma sözleşmeleri ve özellikle bu sözleşmelerin üçüncü kişi yararına olma niteliği incelenecektir.

Taşıma Sözleşmelerinin Hukuki Niteliği Nedir?

Karayoluyla eşya taşıma sözleşmesi, Türk Ticaret Kanunu’nda (TTK), CMR Konvansiyonu’nda ve Karayolu Taşıma Kanunu’nda (KTK) düzenlenmiştir. Bu nedenle, isimsiz (atipik) değil, isimli (tipik) bir sözleşmedir.

Taşıma sözleşmesi, ihtiyaçların karşılanması amacı ile yapılan menkul satışı veya kiralama gibi malın doğrudan veya dolaylı zilyetlik devrini öngören sözleşmelerin ifası, bu malın bir yerden alınıp başka yere taşınmasını gerektirmektedir.” Bu noktada, karayoluyla eşya taşıma sözleşmesi, sırayla, satış veya kira gibi sözleşmelerin ifasını temin eden ardıl bir sözleşmeye tekabül etmektedir. Taşıma sözleşmesi, çoğunlukla satış veya kira gibi sözleşmelerin hemen sonrasında yapılsa da, tek başına incelendiğinde, kendinden önce gelen sözleşmelerden amaç itibariyle oldukça farklıdır.

Taşıma sözleşmesi, bir malın mülkiyetinin devri veya kullandırma amaçlarını gütmemekte; aksine eşya taşıma işinin görülmesi amacına yönelmektedir.

“Taşıyıcı, emtianın kendi koruması altında bir yerden diğer bir yere taşınması işini üstlenir.”

Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere; bu sözleşmenin esas konusu, taşıma işinin görülmesinden ibarettir. Başka bir anlatımla, burada eşyanın nihai varma yerine ulaşmasına kadar yapılacak taşıma faaliyetinin bir bütün olarak üstlenilmesi söz konusudur. Bu nedenlerle, karayoluyla eşya taşıma sözleşmesi, mülkiyetin devri veya kullandırma amaçlarını değil, iş görme amacı güden bir sözleşmedir.

Kara yoluyla eşya taşıma sözleşmesi, taşıma işinin görülmesi karşılığında ücret ödenmesini konu edindiği için, tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Nitekim sözleşmenin kanunî tanımında ücret, taşıma taahhüdünün karşılığı olarak anılmaktadır (TTK. m. 850/2). Türk Ticaret Kanunu’nun anılan fıkrasında, “Taşıyıcı” başlığı altında, aynı zamanda taşıma sözleşmesi tanımlanmaktadır. Taşıyıcı, taşıma sözleşmesiyle eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi üstlenmektedir. Buna karşılık, kural olarak gönderen, taşıyıcıya, taşıma ücretini ödemeyi borçlanmaktadır.

Kanundaki tanıma paralel olarak, doktrindeki baskın görüşe göre karayoluyla eşya taşıma sözleşmesinin esaslı unsurları şu şekilde tespit edilmiştir: “taşınacak eşya, taşıma ücreti ve anlaşma”.

Taşıma sözleşmeleri, rızai sözleşmelerdir. Türk Ticaret Kanunu’nda, eşya taşıma sözleşmesinin rızai akit olduğu hususu tereddüde yer vermeyecek şekilde hükme bağlanmıştır (TTK. m. 856/2).

Yani Türk Ticaret Kanunu’na göre, taşıma sözleşmeleri tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradeleri ile kurulur. Eşyanın taşıyıcıya teslimi, taşıma sözleşmesinin varlığına ancak bir karinedir. Dolayısıyla taşınacak eşyanın teslimi, kara yoluyla eşya taşıma sözleşmesinin kurucu unsuru değildir. Eşyanın taşıyıcının muhafaza ve gözetimi altına sokulması ancak sorumluluğun başlaması bakımından önemlidir.

Taşıma sözleşmeleri süreli veya süresiz olarak kurulabilir. Yani her karayoluyla eşya taşıma sözleşmesinde, ya belirli bir süre söz konusudur, ya da taşımanın uygun bir sürede tamamlanması beklenir.

Eşya taşıma sözleşmesi, nakil işinin bir defaya mahsus yerine getirilmesini konu edindiği üzere, sürekli edim değil, anî edim ihtiva eden bir sözleşmedir.

Karayolu Taşıma Kanunu’nda, taşıma senetsiz eşya taşınması yasaklandığı hâlde; Türk Ticaret Kanunu’nda, taşıma senetsiz eşya taşınması ihtimali düzenlenmektedir (KTK. m. 6/1, 7/5; TTK. m. 856). Karayolu Taşıma Kanunu’ndaki anılan hüküm düzenleyici bir hükmü olup, taşıma senedi düzenlemenin bir zorunluluk olduğu varsayımından hareket etmektedir. Böylesine düzenleyici hükümlerine aykırı davranıldığında, yine hukuka aykırı bir sonuç doğar; ancak hukuki işlem hükümsüz olmaz. Bu tarz hükümlerde yasağa aykırı davranışın yaptırımı, belirli bir avantajdan mahrum kalma veya para cezası ödeme şeklinde ortaya çıkar. Bu nedenle, taşıma senedi düzenlenmemesi, bir düzenleyici hükme aykırılık mahiyetinde hukuka aykırılık doğurmakta; ancak bu hukuka aykırılık taşıma sözleşmesine sirayet etmemektedir.

Türk Ticaret Kanunu’na göre, taşıma senedi taraflardan birinin istemi üzerine, üç özgün nüsha olarak hazırlanır. Bir nüsha gönderene aittir, diğeri eşyaya eşlik eder, üçüncüsü ise taşıyıcıda kalır (TTK. m. 856/1). Ancak taşıma senedi düzenlenmemiş olsa bile, tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları yeterlidir. Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve Türk Ticaret Kanunu’na göre, taşınacak eşya, taşıma faaliyeti ve ücret hakkında iki taraf anlaşınca sözleşme kurulmaktadır (TBK. m. 1; TTK. m. 856/2). Son anılan fıkra hükmü, taşıma senedi düzenlemesi ve eşya taşıma sözleşmesi akdedilmesi işlemlerini hukukî rejim itibariyle ayırt etmekte ve söz konusu iki hukukî rejimin birbirlerine bağımlı olmadığını ortaya koymaktadır.

Türk Ticaret Kanunu’na göre, taşıma senedi, taşınan eşyaların alıcısı lehine tanzim edilen ve taşınan eşyaları temsil eden bir senettir. Taşıma sözleşmesinin hukuki rejimi borçlar hukukuna ait iken, emre ve hamiline yazılmış taşıma senedinin hukuki rejimi kıymetli evrak hukuku ile eşya hukukunu ilgilendirmektedir. “Meselâ hamile yazılı taşıma senedinin teslimi, taşınan eşyanın teslimi demektir.” Diğer bir deyişle, emre veya hamiline yazılmış taşıma senedinin devri, eşya hukukuna özgü sonuçlar doğurur; senedin temsil ettiği eşyanın mülkiyetini de devreder.

Yük senedi ise, Türk Ticaret Kanunu’nda, taşıma senedi hazırlanmadığı zaman, gönderenin istemi üzerine taşıyıcı tarafından imzalanıp gönderene verilmesi zorunlu olan bir belge olarak düzenlenmiştir (TTK. m. 859).

Taşıma senedinin aksine, yük senedi, taşınan eşyaları temsil etme yeteneğinden yoksundur; bu senet sadece taşıma olgusunu ispat eden yazılı bir belgedir. Diğer bir deyişle, kıymetli evrak şeklinde düzenlenmesi mümkün olmayan, sadece taşıma işinin başlangıç anını betimleyen yazılı bir evraktan ibarettir.

Her taşıma işinde, taşınan eşyanın bir alıcısı bulunur. Bu nedenle, gönderilen, eşya taşıma işinin süjelerinden biri olarak karşımıza çıkar. Doktrinde, baskın görüş olarak taşıma sözleşmesinin üçüncü kişi yararına sözleşme olduğu savunulmaktadır.

Taşıma Sözleşmelerinin Üçüncü Kişi Yararına Olma Niteliği

Üçüncü kişi yararına sözleşme, sözleşmenin tarafı olmayan bir kişiye, onun yararına bir edim kararlaştırılmasıdır. Türk Borçlar Kanunu’na göre, kendi adına sözleşme yapan kişi, sözleşmeye üçüncü kişi yararına bir edim yükümlülüğü koydurmuşsa, edimin üçüncü kişiye ifa edilmesini isteyebilir (TBK. m. 129/1).

Üçüncü kişi veya üçüncü kişiye halef olanlar da, tarafların amacına veya örf ve âdete uygun düştüğü takdirde edimin ifasını isteyebilirler. Bu durumda, üçüncü kişi veya ona halef olanlar bu hakkı kullanmak istediklerini borçluya bildirdikten sonra, alacaklı borçluyu ibra edemeyeceği gibi, borcun nitelik ve kapsamını da değiştiremez (TBK. m. 129/2).

Üçüncü kişi yararına sözleşmede, alacaklı, kendi namına akit yapar ve fakat bu akitten doğan alacağını başkası yararına şart eder. Bu sözleşmede, alacaklı, ifayı talep edebilir; üçüncü kişi de borçluya bildirimde bulunduktan sonra, alacaklı gibi ifayı talep edebilir; alacaklı, borçluyu ibra edemez; sadece üçüncü kişi, borçluyu ibra edebilir. Öğretide de ifade edildiği üzere, “Gönderilenin tarafı olmadığı bir sözleşmeden doğan hakları kullanma yetkisi taşıma sözleşmesinin esas itibariyle tam üçüncü kişi lehine sözleşme olduğunu ortaya koymaktadır.” Ne var ki, her üçüncü kişiden bahseden sözleşme, üçüncü kişi yararına sözleşme olarak nitelendirilemez.

Bu nedenle, taşıma ilişkisinde, salt gönderilen adında bir süje bulunması gerekçesiyle, taşıma sözleşmesinin üçüncü kişi yararına sözleşme olduğu düşünülmemelidir.

Taşıma sözleşmelerinin üçüncü kişi yararına olma niteliği nedeniyle bu sözleşmenin taraflarının sorumluluklarının ayrıca incelenmesi gerekir.

Taşıma İlişkisinin Taraflarının Sorumlulukları Nelerdir?

Türk Ticaret Kanunu kapsamında düzenlenmiş olan taşıma sözleşmesinin tarafları “taşıyıcı” ve “gönderen” olarak ifade edilmektedir ve kanunda bu şekilde düzenlenmiştir. Ayrıca, yine Türk Ticaret Kanunu kapsamında bu kişiler ile lehine taşıma sözleşmesi düzenlenmiş “gönderilen” kişisinin hak, yükümlülük ve sorumlulukları düzenlenmiştir.

Kısaca belirtmek gerekirse, Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiş olan taşıma sözleşmelerinin tarafları; taşıyıcı, gönderen ve gönderilendir. Konumuz itibariyle aşağıda bu kişilerin taşıma sözleşmesinden kaynaklanan sorumlulukları detaylı olarak incelenecektir.

Taşıyıcı

Taşıyıcı, taşıma sözleşmesi ile eşya ya da yolcu taşıma işini veya her ikisini birlikte üstlenmiş olan kişidir. Buradaki “eşya” kavramı her türlü yükü kapsamaktadır.

Taşıyıcı, taşıma sözleşmesi ile eşyayı varma yerine götürmeyi ve orada gönderilene teslim etmeyi veya yolcuyu varma yerine ulaştırmayı üstlenen kişidir. Taşıyıcıya bunun karşılığı olarak, eşya taşımada gönderen ve yolcu taşımada yolcu, taşıma ücreti ödemeyi borçlanır.

TTK’ye göre taşıma sözleşmesinin konusunu oluşturan bir taşıma işinin, bizzat taşıma taahhüdünde bulunan kişi tarafından icra edilmesi şart değildir. Bu sebeple taşımayı kısmen veya tamamen yerine getiren üçüncü bir kişi olabilir. Bu kimseye “fiili taşıyıcı” adı verilir. Yani TTK akdi taşıyıcı-fiili taşıyıcı ayrımını kabul etmiştir. Böyle bir durumda fiili taşıyıcı, eşyanın ziyaı, hasarı veya gecikme nedeniyle ortaya çıkan zararda akdi taşıyıcı gibi sorumlu olacaktır.

Taşıyıcının Sorumluluğu Nedir?

Türk Ticaret Kanunu’na göre taşıyıcının sorumluluk rejimi; sorumluluğun kapsamı, sorumluluktan kurtulma, yardımcıların kusuru, sorumluluğun miktarı, sorumluluğun sınırları, sorumluluğu sınırlama hakkının sınırı, sorumluluğun tesisi için öngörülen bildirim süreleri ve sorumluluğu ihdas edecek yetkili mahkeme ile fiili taşıyıcının sorumlulukları başlıkları altında incelenmiştir.

a) Sorumluluğun Kapsamı Nedir?

TTK md 875’e göre, taşıyıcının eşyanın taşınmak üzere teslim almasından, teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde, eşyanın ziyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur. “Zıyaı” eşyanın bitmişmiş veya yok olmuş olması halini ifade ederken, “hasar” eşyanın varlığını korumakla birlikte zarara uğramış olmasıdır ve her iki kavram, koruyamamadan doğan zararı da içerir.

Zararın oluşmasına, gönderenin veya gönderilenin bir davranışı ya da eşyanın özel bir ayıbı sebep olmuşsa, tazminat borcunun doğmasında ve kapsamının belirlenmesinde, bu olguların ne ölçüde etkili olduğu dikkate alınır.

Taşıyıcı, eşyayı kararlaştırılan sürede, bir süre kararlaştırılmamışsa şartlar dikkate alındığında özenli bir taşıyıcıya tanınabilecek makul bir süre içinde teslim etmekle yükümlüdür. Gecikme hâlinde ve taşıyıcı her türlü özeni gösterdiğini ispat etmedikçe, herhangi bir zarar oluşmasa da taşıma ücreti gecikme süresi ile orantılı olarak indirilir.

TTK’de açıkça belirtildiği üzere, geç teslim dolayısıyla taşıma ücretinden yapılacak indirim için zararın varlığı aranmamaktadır. Dolayısıyla, geç teslim nedeni ile gönderilen ya da gönderenin uhdesinde herhangi bir zarar (cezai şart ödemesi, faiz, kar kaybı vb.) oluşmamışsa dahi, taşıyıcının taşıma ücretinden indirim yapılabilecektir. Kanun koyucu geç teslim dolayısıyla sorumluluğu belirlediği günlere kadar kabul etmiş ve bu günleri aşan süreler için eşya hakkında ziya karinesini benimsemiştir. Buna göre eşya, taşıma süresini izleyen yirmi gün içinde teslim edilmezse, hak sahibi ona zayi olmuş gözüyle bakabilir. Sınır ötesi taşımalarda bu süre otuz gündür.

TTK uyarınca taşıma konusu eşyanın bulunması hali de çeşitli varsayımlara göre düzenlenmiştir. İlk varsayım, hak sahibinin, eşyanın zıyaı dolayısıyla tazminat alması durumunda, bunun ödenmesi sırasında, eşyanın daha sonra bulunmasına dayanmaktadır ve bu halde, derhal kendisine haber verilmesini isteyebilecektir. Hak sahibi, eşyanın bulunduğu haberini aldıktan itibaren otuz gün içinde, gerektiğinde giderler indirilmek suretiyle, tazminatı geri ödeyerek eşyanın kendisine teslimini isteyebilir. Taşıma ücretini ödeme yükümlülüğü ile tazminat hakkı saklıdır.

TTK uyarınca kabul edilen diğer bir varsayım da eşyanın, tazminatın ödenmesinden sonra bulunmasına dayanmaktadır ve hak sahibi bundan haberdar edilmesini istemediği veya bulunma haberinden sonra eşyanın teslimine ilişkin istem hakkını ileri sürmediği durumlarda, taşıyıcının, eşya üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabileceğini zikretmektedir.

b) Sorumluluktan Kurtulma

Zıya, hasar ve gecikme, taşıyıcının en yüksek özeni göstermesine rağmen kaçınamayacağı ve sonuçlarını önleyemeyeceği sebeplerden meydana gelmişse, taşıyıcı sorumluluktan kurtulacaktır. Ancak taşıyıcı, taşıma aracındaki arızaya taşıtı kiraladığı kişinin onun temsilcilerinin veya çalışanlarının kusuruna dayanarak sorumluluktan kurtulamaz. Nitekim taşıyıcı araç arızasının kendisinin riziko alanının dışında sayamaz ve güvenli taşımayı tüm teknik tesisatlar, yağ pompası, amortisör, araç kutusu gibi bütünleyici parçaları ile eklentileri ile bir bütün olan elverişli bir araçla gerçekleştirmek kendisinin yükümlülüğü altındadır.

Zıya, hasar veya teslimde gecikme, şu hâllerden birine bağlanabiliyorsa taşıyıcı TTK md 878 gereğince sorumluluktan kurtulur; Sözleşme veya teamüle uygun olarak “üstü açık bir aracın” kullanılmış olması veya güverteye yükleme yapılması, gönderen tarafından yapılan “yetersiz ambalajlama”, eşyanın gönderen veya gönderilen tarafından işleme tabi tutulması, yüklenmesi veya boşaltılması, eşyanın; özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yoluyla kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliği, taşınacak paketlerin gönderen tarafından yetersiz etiketlenmesi, canlı hayvan taşıması ve 4458 sayılı Gümrük Kanunu” ile diğer kanun ve düzenlemelerde yer alan hükümlerin taşıyıcının sorumluluktan kurtulmasını haklı gösterdiği hâller.

Taşıyıcının ispat yükünü TTK m.876’ya göre hafifleten işbu nedenlerden bir ya da birkaçının varlığı durumunda taşıyıcı sorumluluktan kurtulur. Herhangi bir zararın hâl ve şartlara göre işbu sebeplerden birine bağlanmasının muhtemel bulunduğu durumlarda, o zararın bu sebepten ileri geldiği varsayılır. Ancak gönderen veya gereğinde gönderilen zararının bu sebeplerden birinden doğmadığını ve/veya taşıyıcının mutat özeni göstermediğini ispatlarsa taşıyıcı yine sorumlu olur. Yine sözleşme veya teamüle uygun olarak üstü açık bir aracın kullanılmış olması yahut güverteye yükleme yapılması durumunda, ortaya çıkan olağanüstü zıya veya hasar hâlinde zararın bu sebepten ileri geldiği varsayılmayacaktır.

Zıya, hasar veya gecikme, gönderenin eşyanın taşınmasına ilişkin özel talimatlarına taşıyıcının uymamasından ileri gelmişse, taşıyıcı işbu nedene dayanarak da sorumluluktan kurtulamayacaktır. Taşıyıcı, sözleşme uyarınca; eşyayı sıcağa, soğuğa, ısı değişikliklerine, neme, sarsıntılara ya da benzer etkilere karşı özel olarak koruma yükümlülüğü altında ise “eş-yanın; özellikle kırılma, paslanma, bozulma, kuruma, sızma, olağan fire yoluyla kolayca zarar görmesine yol açan doğal niteliğine” ancak, hâl ve şartlara göre, özellikle de gerekli donanımın seçimi, bakımı ve kullanımına ilişkin kendisine düşen tüm önlemleri almış ve özel talimatlara uygun davranmış olması hâlinde dayanabilir. Son olarak, taşıyıcı, canlı hayvan taşımasına ilişkin sorumsuzluk nedenine ancak hâl ve şartlara göre kendisine düşen tüm önlemleri almış ve özel talimatlara uygun davranmış olması hâlinde dayanabilecektir.

c) Yardımcıların Kusuru

TTK’nin ilgili hükmüne göre taşıyıcı kendi adamlarının veya taşımanın yerine getirilmesi için yararlandığı kişilerin, görevlerini yerine getirmeleri sırasındaki fiil ve ihmallerinden kendi fiil ve ihmali gibi sorumludur.

d) Sorumluluğun Miktarı Nedir?

Taşıyıcı, eşyanın tamamen veya kısmen zıyaından dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda, bu tazminat, eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre hesaplanır. Eşyanın hasara uğraması hâlinde, onun taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki fark tazmin edilir. Zararı azaltmak ve gidermek için yapılacak harcamaların, eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre saptanacak değer farkını karşıladığı karine olarak kabul edilir. Eşyanın değeri piyasa fiyatına göre, bu yoksa aynı tür ve nitelikteki malların cari değerine göre tayin edilir. Eşya, taşımak üzere teslimden hemen önce satılmışsa, satıcının faturasında taşıma giderleri mahsup edilerek gösterilen satış bedelinin piyasa fiyatı olduğu varsayılır.

Böylece kanun koyucu bu şekilde piyasa fiyatı açısından bir karine oluşturmuştur.

TTK uyarınca sorumluluğun miktarına ilişkin olarak getirilen bu hüküm, emredici niteliği haiz olmadığından tarafların bu hususların aksine sözleşme akdetmesi mümkündür. Taşıyıcı, eşyanın zıyaı veya hasarı hâlinde. TTK m.880 uyarınca ödenmesi gereken tazminattan başka, zararın saptanması için yapılması zorunlu olan giderleri de tazminle yükümlüdür. Nitekim eşyanın ziya ve hasarının belirlenmesi; zararın meydana geldiği yere bilirkişi, tartma, ölçme vs. götürülmesini gerektirdiğinden önemli tutarlara varabilir ve bunları zarar kapsamında kabul etmek imkânı bulunmamaktadır. Taşıyıcı, zıya veya hasardan sorumlu olduğu hâllerde, ödenmesi gereken tazminatı ödedikten başka, taşıma ücretini geri verir ve taşıma ile ilgili vergileri, resimleri ve taşıma işi nedeniyle doğan diğer giderleri de karşılar. Ancak, hasar hâlinde, yapılacak ödemeler, hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki farka göre saptanacak bedel ile orantılı olarak belirlenir. Başkaca zararlar karşılanmaz. Hüküm, teslim süresinin aşılması yani gecikme halinde uygulanmayacaktır.

Taşıma dolayısıyla, eşyanın zıya ve hasarı veya gecikme dolayısıyla meydana gelen zararlardan başka taşıma sözleşmesinin bazı ana veya yan edimlerinin (taşıyıcının taşıma sözleşmesiyle yüklemeyi, boşaltmayı, istifi, sabitlemeyi de üstlenmiş olması durumunda) ihlali dolayısıyla zarar doğmuş olabilir. Taşıyıcı, taşıma işinin yapılmasında, sözleşmeden doğan bir yükümlülüğünü ihlal etmesi nedeniyle meydana gelen ve eşyanın zıyaından, hasarından veya taşıma süresinin aşılmasından kaynaklanmayan ve eşya veya kişi zararları dışında kalan zararlardan, tam zıya hâlinde ödenmesi gereken tazminat miktarının üç katı ile sınırlı olmak üzere sorumludur.

e) Sorumluluğun Sınırları Nelerdir?

Borçlu kural olarak tüm malvarlığı ile sorumludur. Sınırlı sorumluluk; borcunu yerine getiremeyen borçlunun malvarlığının sadece sınırlı bir kısmıyla sorumlu olmasıdır.

Taşımacılık alanında meydana gelen zararlar için tazminat ödeme borcu doğduğunda, alacaklı, belirli hallerde; alacağın tahsili için borçlunun bütün malvarlığına gidememekte; sadece bir kısmı üzerinde icra takibi yapabilmektedir.

Sınırlı sorumluluğu düzenleyen kuralların, taşımacılık alanında yer almalarının nedeni, taşımacılığın arz ettiği yüksek tehlike ve zarar ihtimalleridir.

Bu kuralların amacıysa çalışanlarının kusurları veya muameleleri sebebiyle, sorumluluklarını sınırlama hakkına sahip olan kişilerin çok ağır sorumluluklar altına girmelerini önlemek ve taşıma risklerini belirsiz olmaktan çıkararak, bu riskleri öngörülebilir ve hesaplanabilir hale getirmektir. İlk bakışta bu kuralların sadece sorumluluklarını sınırlama hakkına sahip olan kişilerin lehine oldukları düşünülebilirse de, bu kişilerin; sınırsız ve belirsiz sorumluluklarının, sigortacıları tarafından yüksek sigorta primleri ile himaye, altına almak ve ödeyecekleri yüksek sigorta primlerinin yük ilgililerine yansıtılacakları açıktır. Bu şekilde taşımacılık sektöründe yer alan hemen hemen tüm kişiler, sınırlı olmayan sorumluluktan olumsuz şekilde etkileneceklerdir.

Taşıyıcının sorumluluk sınırları TTK uyarınca düzenlenirken aynı hususları taşınma eşyası taşınması ve deniz ticareti için düzenleyen ilgili hükümlerde yer alan terimlerle birlik sağlamak amaçlanmıştır. Taşıyıcının sorumluluğunun sınırlandırılmasının altında yatan düşünce, taşıyıcının taşıma ile bir iş yaptığı, bu işin olumlu bir amaç taşıdığı, buna rağmen bir zarar doğmuşsa, taşıyıcının sınırsız bir şekilde sorumlu tutulmamasıdır.

Taşıma sözleşmesinin tarafı olan taşıyıcının, taahhüdü altında bulunan taşıma işini kural olarak başkalarına devretmesi mümkündür. Taşıyıcı ile sözleşme yaparak taşımayı gerçekleştirmeyi üstlenen ve fiilen bu taşımayı gerçekleştiren kişilere ise, yukarıda işaret edildiği üzere, “fiili taşıyıcı” denilmektedir. TTK’de asıl taşıma sözleşmesinin tarafı olmaksızın, taşımada yer alan bir kişi olarak “fiili taşıyıcı” ve “fiili taşıyan” kavramlarına yer verilmiştir. TTK’nin deniz yoluyla yolcu taşıma sözleşmelerine ilişkin hükümlerinde, “fiili taşıyan” kavramı tanımlanmış ancak, “fiili taşıyıcı” kavramına ilişkin tanıma kanun kapsamında yer verilmemiştir. TTK’de tanımı yer almasa da 888. madde gerekçesinde yer verildiği üzere taşıma, bir taşıyıcı bulunmasına rağmen kısmen veya tamamen söz konusu üçüncü kişi tarafından gerçekleştirilmişse mezkûr kişi fiili taşıyıcıdır.

Taşıma, kısmen veya tamamen üçüncü bir kişi olan fiilî taşıyıcı tarafından yerine getirilirse, bu kişi eşyanın zıyaı, hasarı veya gecikmesi nedeniyle kendisi tarafından yapılan taşıma sırasında ortaya çıkan zarardan asıl taşıyıcı gibi sorumludur. Asıl taşıyıcının gönderen veya gönderilen ile sorumluluğun genişletilmesi için yaptığı sözleşmeler sözleşmenin nisbiliği ilkesi uyarınca, fiilî taşıyıcıya karşı, ancak kendisi bunları yazılı olarak kabul ederse geçerlidir. Fiilî taşıyıcı, taşıma sözleşmesinden doğan asıl taşıyıcıya ait bütün defileri ileri sürebilir.

Asıl taşıyıcı ve fiilî taşıyıcı müteselsilen sorumludurlar. Fiilî taşıyıcının yardımcılarına başvurulursa, TTK’nin “Taşıma İşleri’ne ilişkin hükümleri arasında yer alan ve yardımcı kişilerin sorumluluğunu düzenleyen 887. maddesi uygulanır.

f) Bildirim

TTK’ye göre, eşyanın zıyaı veya hasara uğramış olduğu açıkça görülüyorsa, gönderen veya gönderilen en geç teslim anma kadar zıyaı veya hasarı bildirmezlerse, eşyanın sözleşmeye uygun olarak teslim edildiği varsayılır. Bu bildirimde, zararın gerekli açıklıkla belirtilmesi ve nitelendirilmesi şarttır. Bu karine, zıya veya hasarın açıkça görünmemesi ve eşyanın tesliminden sonra yedi gün içinde bildirilmemesi hâlinde de geçerlidir.

Gönderilen, taşıyıcıya, teslim süresinin aşıldığını, teslimden itibaren yirmi bir gün içinde bildirmezse, gecikmeden kaynaklanan hakları sona erer. Dolayısıyla, eşyanın zıyaı veya hasara uğraması üzerine bildirimde bulunulmaması halinde uygulanacak yaptırımdan farklı olarak, teslim süresinin aşılması üzerine bildirimde bulunulmaması durumunda gönderilenin artık taşıyıcıya dava açma hakkı ortadan kalkmaktadır. Teslimden sonra yapılan bildirimin yazılı olması şarttır. Bildirim, telekomünikasyon araçları yardımıyla da yapılabilir. Bildirimde bulunanın kim olduğu herhangi bir şekilde anlaşılıyorsa; imzaya gerek yoktur.

Sürenin korunması için bildirimin zamanında gönderilmiş olması yeterlidir. Zıya, hasar veya gecikme teslim sırasında bildirilirse, bu bildirimin yukarıdaki hükümlere uygun olarak eşyayı teslim edene yapılması yeterlidir.

Gönderilen

TTK, gönderenin sorumluluk rejimini, taşıyıcının sorumluluk rejimi gibi kapsamlı olarak düzenlememiş, ilgili birkaç maddesinde sorumluluğun kapsamını, miktarını ve sınırlarını zikretmiştir.

a) Sorumluluğun Kapsamı Nedir?

Gönderen, kusuru olmasa da: yetersiz ambalajlamadan ve işaretlemeden, taşıma senedine yazılan bilgilerdeki gerçeğe aykırılıklar ile yanlışlık ve eksikliklerden, tehlikeli malın bu niteliği hakkında bildirimde bulunmamaktan ve resmi nitelik taşıyan, özellikle gümrük işlemleri için gerekli bulunan belge ve bilgilerdeki eksikliklerden, gerçeğe aykırılıklardan, belge ve bilgilerin yokluğundan kaynaklanan, taşıyıcının zararları ile giderlerini tazminle yükümlüdür.

Sorumluluğun niteliği hususunda kanun koyucu, gönderenin; “tüketici” olup olmamasına göre bir düzenleme yolu tercih etmiştir.

Tüketici, TTK uyarınca, sözleşmeyi ticari veya meslekî faaliyeti ile ilgili olmayan bir amaçla yapan bir gerçek ya da tüzel kişi olarak tanımlanmış ve gönderenin tüketici olması halinde taşıyıcıya karşı ancak kusuru hâlinde zarar ve giderleri tazminle yükümlü tutulacağı zikredilmiştir.

b) Sorumluluğun Miktarı Nedir?

Zararın veya giderlerin doğmasında taşıyıcının davranışlarının da etkisi olmuşsa, gönderenin tazmin yükümlülüğü ile ödenecek tazminatın kapsamının belirlenmesinde, bu davranışların ne ölçüde etkili oldukları da dikkate alınır.

“Taşıyıcının davranışlarının da etkisinin olması” ifadesinin kullanımından kasıt kesinlikle ortak kusuru ifade etmek değil, ortak etkiyi vurgulamaktır. Bunun, tazminatın kapsamının belirlenmesinde nasıl dikkate alınacağı ve düzeyi tamamen hâkimin takdirindedir.

c) Sorumluluğun Sınırları Nelerdir?

Gönderenin sorumlu olduğu tazminat miktarı, gönderinin net olmayan ağırlığının her kilosu için 8.33 ÖÇH ile sınırlıdır.


Anahtar Kelimeler: Taşıma Sözleşmesi, Taşıma Sözleşmeleri, Taşıma Sözleşmelerinin Hukuki Niteliği, Taşıma Faaliyeti, Taşıyanın Sorumluluğu, Karada Eşya Taşıma Sözleşmeleri, Taşıma Sözleşmelerinin Üçüncü Kişi Yararına Olma Niteliği, Kara Yolu ile Taşıma, Kara Taşıması, Kara Yolu Taşıma, Taşıma Sözleşmesi Hukuki Nitelik, Taşıma Sözleşmesinin Hukuki Niteliği Nedir?

İlginizi Çekebilir: Hava Yolu Taşımacılık Hukuku.