Okuma Süresi: 7 Dakika

Anonim Şirketlerde Azınlık Hissedarlarının Haklarının Korunması

Yazarlar: BUSE YAŞAR, NURAN YILDIZ
Anonim Şirketlerde Azınlık Hissedarlarının Haklarının Korunması

Anonim Şirketlerde Azınlık Hissedarlarının Haklarının Korunması Nasıl Olur?

Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 411 hükmüne göre; sermayenin onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri, azlık (azınlık) olarak tanımlanmıştır. Çoğunluk ilkesi gereğince genel kurulun aldığı kararlar, toplantıya katılmamış veya katılmasına rağmen aleyhte oy kullanmış olan pay sahiplerini de bağlar (TTK 423). Ancak kanun koyucu, önem verdiği bazı konularda, azınlık pay sahiplerini çoğunluğun gücünden kurtarmak için belirli haklar tanımış veya TTK m. 360 hükmü ile ana sözleşme ile hak tanınması yolunu açmıştır. Böylece, ortaklıktaki çıkar çatışmalarının önlenmesi veya çözümlenebilmesinde çoğunluk ile azınlık pay sahipleri arasında bir denge gözetilmiş olmaktadır ve azınlık hissedarlarının hakları korunmuş olacaktır.

Kanun kapsamında azınlık hakları açısından bir sınıflandırma olmasa da doktrinde; çoğunluğun karar almasını engelleme şeklinde gerçekleşen “olumsuz azınlık hakları” ve kimi zaman da çoğunluğa rağmen ortaklık adına bazı işlemlerin gerçekleştirilebilmesi şeklinde olan “olumlu azınlık hakları” yönünde bir sınıflandırmaya gidilmiştir.

Olumsuz Azınlık Hakları Nelerdir?

Sulh ve İbraya Engel Olma Nedir?

TTK m. 559 hükmüne göre; Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, denetçilerin, şirketin kuruluşundan ve sermaye artırımından doğan sorumlulukları, şirketin tescili tarihinden itibaren dört yıl geçmedikçe sulh ve ibra yoluyla kaldırılamaz. Bu sürenin geçmesinden sonra da sulh ve ibra ancak genel kurulun onayıyla geçerlilik kazanır.

Bununla beraber, esas sermayenin onda birini, halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden pay sahipleri sulh ve ibranın onaylanmasına karşı iseler, sulh ve ibra genel kurulca onaylanmaz. Azınlığın bu sulh ve ibraya engel olması sadece olumsuz biçimde oy kullanma şeklinde gerçekleşir. Bunun bir talep şeklinde ileri sürülmesi söz konusu değildir. Ağırlaştırılmış Çoğunluk Hallerinin Varlığı

TTK 418 ve 421. maddeleri kapsamında, genel kurul toplantılarında bazı kararların alınması için ağırlaştırılmış toplantı ve karar nisapları öngörülmüş ve bu nisapların yanında da basit yetersayıların da ana sözleşme ile ağırlaştırılabileceği hükme bağlanmıştır. 421. madde, esas sözleşme değişikliklerine uygulanacak toplantı ve karar nisaplarını göstermektedir.

İlk fıkranın son cümlesindeki, bu fıkrada öngörülen nisapları düşüren veya nispî çoğunluğu öngören esas sözleşme hükümleri geçersizdir, hükmü ile kanun koyucu pay sahipleri yönünden bir anayasa işlevini haiz bulunan esas sözleşmenin çoğunluğun altındaki bir nisapla değiştirilmesini uygun görmemiştir.

Dördüncü fıkra ile getirilen; İkinci ve üçüncü fıkralarda öngörülen nisaplara ilk toplantıda ulaşılamadığı takdirde izleyen toplantılarda da aynı nisap aranır, hükmüyle de madde gerekçesinde belirtildiği üzere tam anlamıyla sabit toplantı nisabı sistemi kabul edilmiştir ve azlık haklarının önemli karar alım aşamalarında sekteye uğramaması sağlanmıştır. Tüm bunlar ışığında, öngörülen ağırlaştırılmış karar ve toplantı yetersayıları veya basit yetersayıların da ana sözleşme ile ağırlaştırılabilmesi sayesinde azlık pay sahipleri yetersayıların oluşmasını ve dolayısıyla belirli kararların alınmasını önleme hakkında sahiptir.

Olumlu Azınlık Hakları Nelerdir?

Yönetim Kurulunda Temsil Edilme Hakkı Nedir?

TTK m. 360 hükmüne göre;

  1. Esas sözleşmede öngörülmek şartı ile, belirli pay gruplarına, özellik ve nitelikleriyle belirli bir grup oluşturan pay sahiplerine ve azlığa yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınabilir. Bu amaçla, yönetim kurulu üyelerinin, belirli bir grup oluşturan pay sahipleri, belirli pay grupları ve azlık arasından seçileceği esas sözleşmede öngörülebileceği gibi, esas sözleşmede yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da tanınabilir. Genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine önerilen adayın veya hakkın tanındığı gruba ve azlığa mensup adayın haklı bir sebep bulunmadığı takdirde üye seçilmesi zorunludur.
  2. Bu maddeye göre yönetim kurulunda temsil edilme hakkı tanınan paylar imtiyazlı sayılır.

Madde uyarınca Yönetim Kurulu bünyesine seçilecek üyelerin belirlenmesi için iki yöntem öngörülmüştür. Buna göre ana sözleşme ile genel kurula yönetim kurulu üyelerinin azınlık arasından seçileceğine ilişkin düzenleme yapılabileceği gibi azınlığa yönetim kurulu üyeliği için aday önerme hakkı da vermiştir.

TTK 360. madde emredici nitelikte olmadığından ortaklık bu iki yöntemden birini seçmekte serbesttir. Yönetim kurulu üyelerinin belirlenmesi yöntemi olarak gruplara veya azınlığa yönetim kuruluna doğrudan üye atama yetkisinin verilmesi ise mümkün değildir. Azınlığın aday önermesi halinde önerilen adayın seçilmemesi ancak haklı nedenlerin varlığı halinde mümkün olacaktır, bunun dışında madde hükmü gereğince önerilen üyenin seçilmesi zorunludur.

Bu madde, yönetim kurulunda temsil edilme hakkını hem pay sahibi gruplarına hem azlığa hem de pay gruplarına tanımıştır. Kârda, oyda, tasfiye payında veya diğer herhangi bir malvarlığı hakkında imtiyazlı olan bir pay grubuna yönetim kurulunda temsil hakkı tanınabilir. Söz konusu hak, imtiyaz gibi her paya değil, belirli pay sahipleri grupları ile belirli pay gruplarına ve azlığa bir bütün olarak tanınmaktadır. Böylelikle bu hükümde 478 inci maddeye bir istisna getirilmiştir.

Madde gerekçesine göre, bu hükmün uygulanabilmesi için hem azlığın hem de belirli pay sahipleri gruplarının belirlenebilir ve tanınabilir bir şekilde tanımlanması, yani bir anlamda diğer pay sahiplerinden ayrılabilir olmaları gerekmektedir. Belirli pay sahipleri grupları, meslekler ve işletme konuları gibi ölçütlerle kolaylıkla belirlenebilirler.

Önemli olan, azlığın belirlenebilir olmasıdır. Bunun için, somut olayın özelliklerinin ortaya çıkarabileceği istisnalar bir yana, yüzdelerin anılması yeterli olmayabilir. Bunun yerine pay senedi numaraları ve sayıları ayırt edilebilirlik yönünden daha iyi bir ölçüttür. Azlığın iyi tanımlanmaması imtiyazların korunmasına ilişkin hükümlerin uygulanmasını güçleştirebilir.

Genel Kurulu Toplantıya Davet ve Gündeme Madde Ekletme Hakkı Nedir?

TTK madde 411 hükmüne göre; Azınlık hissedarları yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Esas sözleşmeyle, çağrı hakkı daha az sayıda (az oranda) paya sahip pay sahiplerine tanınabilir.  Çağrı ve gündeme madde konulması istemi noter aracılığıyla yapılır.

Böyle bir zorunluluğun konulmasının nedeni uygulamada 412. maddede yer alan mahkeme izni konusunda çıkan sorunlardır. Yönetim kuruluna başvuru yolunun tüketilmiş olması gerekliliği ve yönetim kurulunun cevap vermede gecikmiş olması hususları mahkemeye başvuru aşamasında önem arz eder. Bu sebeple de çağrı ve gündeme madde konulması isteminin noter aracılığıyla yapılmaları öngörülmüştür.

Gündeme madde konulması isteminin, çağrı ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanmasına ilişkin ilan ücretinin yatırılmasından önce yönetim kuruluna ulaşmış olması gerekliliği de ikinci fıkra kapsamında hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm kapsamında, yönetim kurulunun çağrı ilanı için yaptığı masraflar azınlık pay sahiplerinin çağrıyı ve gündemi öğrenmesinden çok daha önce yatırılmış olacağından, azınlığın hakkını kullanma imkanı kalmayacak ve ayrıca yönetim kurulunun talebi reddedebilmesi için haklı neden teşkil edecektir.

4. fıkra uyarınca, yönetim kurulu çağrıyı kabul ettiği takdirde, genel kurul en geç kırk beş gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağrılır; aksi hâlde çağrı istem sahiplerince yapılır. 45 günlük sürenin başlangıcı yönetim kurulunun karar tarihidir.

TTK madde 412 hükmüne göre; Pay sahiplerinin çağrı veya gündeme madde konulmasına ilişkin istemleri yönetim kurulu tarafından reddedildiği veya isteme yedi iş günü içinde olumlu cevap verilmediği takdirde, aynı pay sahiplerinin başvurusu üzerine, genel kurulun toplantıya çağrılmasına şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi karar verebilir. Mahkeme toplantıya gerek görürse, gündemi düzenlemek ve Kanun hükümleri uyarınca çağrıyı yapmak üzere bir kayyım atar. Mahkemenin kararında kayyımın görev ve yetkilerini de göstereceği, zorunluluk olmadıkça incelemenin dosya üzerinden gerçekleştirileceği ve mahkemenin kararının kesin olduğu hususları da hükme bağlanmıştır.

Finansal Tabloların Görüşmelerini Erteletme Nedir?

TTK m. 420 hükmü uyarınca; Finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, azlık istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. İkinci fıkrada ise, ikinci defa bir daha erteleme istenebilmesi için, finansal tabloların itiraza uğrayan ve tutanağa geçmiş bulunan noktaları hakkında, ilgililer tarafından, dürüst hesap verme ölçüsü ilkeleri uyarınca cevap verilmemiş olması şartı koşulmuştur.

Erteleme kural olarak gündemde yer alan diğer maddelerin görüşülmesini engellemez, ancak finansal tablolarla bağlantılı konuların görüşülmesi bu kapsamın dışındadır. Bağlantılı konulara örnek olarak; kar- zarar hesabını görüşülmesi, kar payı dağıtımı ve ibranın ertelenmesi vb. gösterilebilir.

Denetçilerin Azli ve Yenilerinin Atanmasını Sağlama Nedir?

TTK m. 399/4; Şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi; yönetim kurulunun veya azlık pay sahiplerinin istemi üzerine, ilgilileri ve seçilmiş denetçiyi dinleyerek, seçilmiş denetçinin şahsına ilişkin haklı bir sebebin gerektirmesi, özellikle de onun taraflı davrandığı yönünde bir kuşkunun varlığı hâlinde, başka bir denetçi atayabilir, şeklinde bir hükümle azlık hissedarlara denetçinin azli ve yenilerinin atanmasını sağlama konusunda bir hak sağlamıştır.

Özel Denetçi Atanmasını Sağlama Nedir?

TTK m. 438’a göre;

  1. Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir.
  2. Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir. İstemin reddi halindeyse439. madde ile; azlık pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az bir milyon Türk Lirası olan pay sahiplerinin üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebileceği hükme bağlanmıştır. Üç aylık süre hak düşürücü süredir.

İkinci fıkrada da; Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır, şeklinde bir hükme yer verilmiştir. Zarar ile borçlar hukuku anlamında malvarlığı eksilmesi kastedilmiştir.

438. maddenin birinci fıkrasında hükme bağlanan özel denetim istemi her pay sahibine tanınmış birel bir haktır. Pay sahibinin bu hakkı genel kurulun iradesini bağlayan bir öneri hakkı değildir. Genel kurul bu istemi reddedebilir. Ancak, genel kurulun talebi reddetmesinin önemli bir sonucu vardır: Red üzerine azlık, mahkemeden özel denetçi atanmasını talep edebilir; yani genel kurulun reddi ortaya azlık hakkını çıkarır (m. 439). Pay sahibi özel denetim talebinde bulunmuşsa, genel kurulun bu talebi reddetmesi mekanizmayı durdurmadığı gibi, genel kurul talebi kabul edip, istediği kişiyi özel denetçi seçerek denetimin istediği gibi yapılmasını sağlayamayacaktır. Her iki halde de, özel denetçiyi mahkeme seçecek, özel denetim gerçekleşecektir.

Pay sahibinin genel kurulda özel denetim talebini yapabilmesi için gündemde bu konuda madde bulunması da şart değildir. Talebin kötüye kullanılması ve şirkete zarar vermesi tehlikesinin azaltılması amacıyla, pay sahibinin bu öneriyi yapabilmesi, genel kurul tutanağıyla ispat olunabilecek olan (m. 422) özel denetim istenen konuda, bilgi alma veya inceleme hakkının kullanılmış olması ön şartına ve bazı maddî şartların varlığına bağlanmıştır.

Pay Senedi Basılmasını İsteme Nedir?

TTK m. 486 hükmüne göre; hamiline yazılı senetlerin bedelleri tamamen ödendikten sonra en geç üç ay içinde bastırılıp pay sahiplerine dağıtılmasını zorunlu kılmış, 3. Fıkrada, nama yazılı pay senetlerinin bastırılıp tüm nama yazılı pay senedi sahiplerine dağıtılmasını ise azlığın istemde bulunması şartına bağlamıştır. Yani azınlık oluşturmayan pay sahiplerinin bireysel olarak nama yazılı pay senedi çıkarılmasını talep etme hakkı yoktur ve bu sadece azınlık pay sahiplerine tanınan vazgeçilmez nitelikte bir haktır. Hükme aykırılık hâlinde pay sahiplerinin mahkemeye başvurabilecekleri şüphesizdir.

Şirketin Haklı Nedenle Feshini İsteme Nedir?

TTK m. 531; Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler, hükmü ile azlık hissedarlara haklı nedenlerle şirketin feshini isteme hakkı sağlamıştır.

Haklı sebeplerin ne olduğunda dair bir açıklama yapılmış olmasa da doktrinde, azınlığın hakkaniyete uygun ve objektif olarak ortaklığın devam etmesinden umduğu faydaları ortadan kaldıran ve ortaklığın devamını azınlık için çekilmez hale getiren durumlar olarak ifade edilmektedir. Haklı sebeplerin varlığı somut olaya göre incelenecektir. Azınlık ile çoğunluk pay sahipleri arasındaki menfaatlerin değerlendirilmesinde ekonomik ve sosyal sonuçlar birlikte göz önünde bulundurulmalıdır.

Maddenin devamında ise; Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir, şeklinde bir hükümle mahkemeye talep sonucunda verilecek karar bakımından fesihten başka bir olanak da sağlamıştır.

Buna göre talepte bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değeri ödenerek ortaklıktan çıkarılmaları yönünde karar verilebilecektir. Bunlar dışında mahkemenin duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir diğer çözüme de karar verebilme imkanın bulunması taleple bağlılık ilkesinin de kanuni bir istisnasıdır.


Anahtar Kelimeler: Azınlık Hissedarlarının Haklarının Korunması, Anonim Şirketlerde Azınlık Hissedarlarının Haklarının Korunması, Şirketlerde Azınlık Hissedarlarının Haklarının Korunması, Anonim Şirketlerde Azınlık, Şirketlerde Azınlık, Azınlık Hissedarın Haklarının Korunması.

İlginizi Çekebilir: Anonim Şirketlerde Azınlık Hakkı Olarak Ortaklığın Feshi Davası.


İlgili Mevzuat ve İçtihat:

  • 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu.
  • Türk Ticaret Kanunu Madde Gerekçeleri.
  • BAHTİYAR Mehmet, Ortaklıklar Hukuku.
  • KAYA, E., Anonim Şirketlerde Azınlık Hakları, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt: 93, Sayı: 2, Mart 2019, Sayfa: 139-158.