Okuma Süresi: 9 Dakika

Ticari Defterlerin Delil Niteliği

Yazarlar: KERİM KOCAMAN, AHMET ÇAĞDAŞ KİZİR, NİL SENA ÇELİK
Ticari Defterlerin Delil Niteliği

Ticari Defterlerin Delil Olma Niteliği

Bir uyuşmazlıkta ticari defterler delil olarak kullanılabilmektedir. Ticari defterlerin delil niteliği tartışmalıdır, kesin delil veya takdiri delil kavramlarından herhangi biri altında düzenlenmemiştir. Sahibi lehine veya aleyhine delil olarak kullanılabilir. Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kullanılabilmesi için taşıması gereken şartlar Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun (HMK) 222. maddesinde düzenlenmiştir. Bir ticari defterin sahibi lehine delil olarak uyuşmazlıkta kullanılabilmesi için birtakım şartlar gereklidir. Bu şartlar yine ayni maddenin 3. Fıkrasında şu şekilde sıralanmıştır;

  1. Her iki taraf da ticari defter tutmaya yükümlü tacir olmalı,
  2. Uyuşmazlık konusu, her iki tarafın da ticari defterine geçirmesi gereken bir işten kaynaklanmalı,
  3. Ticari defter kanuna uygun şekilde tutulmuş olmalı,
  4. Karşı tarafın ticari defterinde kayıtla kendi kaydı örtüşmeli ya da karşı taraf kendi defterini vermekten imtina etmeli veya aksi kesin delillerle ispatlanmış olmamalıdır.

Ticari defterler, aynı zamanda sahibi aleyhine delil teşkil edebilir. Bu duruma birkaç örnek verilebilir;

  1. Ticari defter usulüne uygun tutulmadığında karşı tarafın defter kayıtlarında aksi bir kayıt bulunması halinde,
  2. Taraflardan biri karşı tarafın defter kayıtlarını kabul edeceğini yazılı bir beyanla veya mahkeme önünde beyan ederse ve karşı tarafın ticari defterinde kendisi aleyhine bir kayıt varsa,
  3. Ticari defter sahibi defteri ibrazdan kaçınır veya ticari defteri zayi olan tacir bunu zayi belgesi ile ispatlayamazsa,
  4. İbraz edildiğinde açılış veya kapanış onayı bulunmayan defterler de sahibi aleyhine delil olabilir.

Ticari defterler ilerde çıkabilecek uyuşmazlık ihtimallerine karşı tacirler ve şirketler tarafından saklanır. Son kaydın yapıldığı takvim yılının bitiminden itibaren 10 yıl süreyle saklanır. Ticari defterler ile birlikte bu kayıtların dayandığı belgeler de bu süre boyunca saklanmalıdır.

Ticari defterlerin ibrazı ve incelenmesi için bir hukuki uyuşmazlık söz konusu olmalıdır. Mahkeme bu incelemeye resen veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. Bunun için HMK 219. Madde uyarınca sadece ilgili kısmın sunulması yeterlidir.

Ticari defter kanunen saklanması gereken süre dolmadan zayi olursa, mahkemeden ziyaın öğrenildiği tarihten itibaren 15 gün içerisinde zayi belgesi talep edilmelidir. Bu belgenin talep edilebilmesi için defterlerin yalnızca yok olması veya kullanılamaz hale gelmesi yeterli değildir. Ayrıca tacirin, gerekli özeni göstermesine rağmen bu sonucun gerçekleştiğini yani bu sonucun ortaya çıkmasında kusuru olmadığını ispat etmesi gerekir.

İlginizi Çekebilir: Şirket Defterlerinin Kaybolması.

Yargıtay Kararları Doğrultusunda Ticari Defterlerin Delil Niteliği

Ticari defterlerin delil olarak kullanıldığı pek çok Yargıtay kararı vardır. Bunlara örnekler verebiliriz.

Ticari defterin delil niteliğine ilişkin bir Yargıtay kararında ticari defterlerin kesin delil niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Ayrıca somut olayda davacı tarafından her iki tarafın ticari defterlerine delil olarak dayanılmasına rağmen inceleme yalnızca davacı tarafın ticari defteri ile sınırlı olarak yapılmıştır. Bu durumda yeterli inceleme yapılmadığı sonucuna varılmış ve ilk derece mahkemesinin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. (Yargıtay Kararı – HGK., E. 2011/862 K. 2012/251 T. 28.3.2012)

Bir başka Yargıtay kararında mal satımına ilişkin sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkta davacı malın teslim edildiğini ve alacağını tahsil edemediğini iddia etmektedir. Kararda tek başına faturanın ve davacının dayanak belgelerle desteklenmeyen ticari defterlerin malın tesliminde ispata yeterli olmadığı sonucuna varılmıştır. Ayrıca kapanış tastikleri yapılmadığından usulüne uygun tutulmayan ticari defterin sahibi lehine delil teşkil etmeyeceği de belirtilmiştir. (Yargıtay Kararı – 19. HD., E. 2018/609 K. 2019/3435 T. 23.5.2019)

Alacağın tahsili talepli açılan bir başka davada davacı tarafın ticari defterleri usulüne uygun tuttuğu, davalı tarafın usulüne uygun tutmadığı ve dava konusu faturaların davalı defterine kaydedildiğinin tespiti sonrasında davalı defterlerinin kendi aleyhine delil teşkil ettiği sonucuna varılmıştır. Bu doğrultuda davalının, söz konusu faturalar ticari defterine kayıtlı olduğundan faturaları teslim almadığına ilişkin savunmasına itibar edilemeyeceği belirtilmiştir. (Yargıtay Kararı – 23. HD., E. 2016/3106 K. 2018/5397 T. 20.11.2018)

Alacağın tahsili talepli davada davacı şirketin ticari defterinde davalıya yapılan ödemenin yer aldığı fakat defterlerin usulüne uygun tutulmaması gerekçesiyle sahibi lehine delil oluşturamayacağı, dava konusu mal satımına ilişkin davacı tarafça açıklamada bulunmadığı bu nedenle davacının davalıdan alacağı bulunduğunun ispatlanamaması üzerine davanın reddine karar verilmiş ve hüküm Yargıtay tarafından onanmıştır. (Yargıtay Kararı – 19. HD., E. 2016/17882 K. 2018/2815 T. 17.5.2018)

Mal satımına ilişkin sözleşmeden doğan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz edilmesi üzerine davacı tarafından itirazın iptali talepli dava başlatılmıştır. Davacı malların teslim edilmesine rağmen ödeme yapılmadığını iddia etmiş, davalı ise malların kendisine teslim edilmediğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu, defter kayıtlarının kendi içinde birbirini doğruladığı, delil vasfı taşıdığı, takip dayanağı yapılan faturaların ticari defterde kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bunun üzerine karar temyiz edilmiştir. Mahkemece yapılan tespit üzerine fatura tek başına alacağın varlığına delil olmadığı, davalının faturaların altında teslim alan kısmında imzasının bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Dava konusu ürünlerin davalıya teslimi usul ve yasaya uygun delillerle ispatlanamamıştır. Dolayısıyla Adalet Bakanlığı’nca yapılan kanun yararına bozma isteği kabul edilmiştir. (Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2021/7253 K. 2021/12178 T. 29.11.2021)

Para alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itiraz etmesi üzerine itirazın iptali istemiyle dava açılmıştır. Davalı taraf aralarında sözleşmesel ilişki olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme davayı kabul etmiştir. Bunun üzerine davalı vekili temyiz etmiştir. Tarafların tuttukları işletme defterlerinde borç-alacak kaydı bulunmadığı, takibe konu faturaların davalının işletme defterine kayıtlı olmadığı ve Hal Müdürlüğü’nün mahkemeye gönderilen cevap yazısında taraflar arasında akdi ilişki ve malların davalıya teslim edildiğine ilişkin herhangi bir bilgi ve beyan bulunmadığı belirtilmiştir. Bu nedenlerle Yargıtay’ca kararın bozulmasına karar verilmiştir. (Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2020/6614 K. 2021/6484 T. 23.11.2021)

Borcun ödenmediği gerekçesiyle başlatılan icra takibine itiraz üzerine davacı, itirazın iptalini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili davacı ile arasında bir sözleşme olmadığını, iş ortaklığı adına kesilmiş bir faturanın da bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir. Tarafların ticari defterlerine delil olarak dayandığı, davalı tarafın verilen kesin süreye rağmen ticari defterini ibraz etmediği, davacı tarafa ait ticari defterler üzerinde yapılan inceleme sonunda davacının alacaklı olduğunun belirlendiği gerekçesiyle itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. İcra takibine konu faturaların dava dışı bir şirket adına düzenlendiği, davacı defterinde de faturaların borç olarak dava dışı şirket adına kaydedildiği, davalı şirkete ait kayıt olmadığı anlaşılmaktadır. Bir kısım malların davalı çalışanı tarafından dava dışı şirket adına alınmış olması davalının söz konusu mal bedellerinden sorumlu olmasını gerektirmez. Bu nedenle davanın reddi gerekirken aksi yönde karar verilmesi bozma kararını gerektirmiştir. Temyiz itirazı kabul edilmiş davalı yararına bozma kararı verilmiştir. (Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2020/4100 K. 2021/4633 T. 1.6.2021)

Bir başka olayda davacı, davalıya mal satıp teslim ettiğini, bedelin ödenmemesi üzerine yapılan icra takibine davalının itiraz etmesi üzerine itirazın iptalini dava etmiştir. Davalı vekili malların teslim edilmediğini, sevk irsaliyesindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince verilen karara göre faturadaki imza ile sevk irsaliyesindeki teslim alan imzalarının aynı olduğu böylece malın ve faturanın tesliminin gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ve davalı kararı temyiz etmiştir. Mahkemece imza incelemesi yapılıp deliller eksiksiz toplanması ve buna göre karar verilmesi gerekirken yorum ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve karar bozulmuştur. Davalının defterlerini ibraz etmediği, uyarılı davetiye çıkartılmış ise de defter sunmadığından karşılaştırmanın yapılmadığı ve yalnızca davacı kayıtlarına göre alacağın saptandığı, davalının ticari defterlerini ibrazdan kaçındığı göz önüne alındığında davalının savunmasına itibar edilmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir. Direnme kararı da davalı tarafından temyiz edilmiştir. Mahkemece imza incelemesi yapmak suretiyle tüm deliller değerlendirilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesinin yerinde olmadığı tespit edilmiş, davalının temyiz itirazının kabulüne karar verilmiştir. (Yargıtay Kararı – HGK., E. 2017/2631 K. 2021/1040 T. 21.9.2021)

Temyize konu dava, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan navlun ücretinin tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yönelik itirazın iptali davasıdır. Ticari uyuşmazlıklarda mahkeme tarafların ticari defterlerinin ibrazına, resen veya taraflardan bitinin istemi üzerine karar verebilir (HMK m 222/1, TTK m 83/1). HMK’nın 222/2. Maddesi uyarınca, ticari defterlerin ticari delil olarak kullanılabilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması gerekmektedir. Öte yandan aynı Kanunun 222/3. Maddesi uyarınca da, ticari defterlerin sahibi lehine delil olarak kabul edilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekmektedir. Ayrıca HMK, bazı belgelere sentle ispat kuralının aşılabilmesi ve hakimin delilleri değerlendirirken takdir yetkisini kullanabilmesi imkanını vermiştir. Ancak belgenin, kesin delille ispatlanması gereken bir vakıa karşısında bu kuralı aşıp değerlendirmeye alınabilmesi için HMK m 202’de belirtilen bütün unsurları karşılaması gerekmektedir. Hakimin bu konuda yani kurala istisna getiren “kanuni unsurlar” üzerinde ise herhangi bir takdir yetkisi yoktur; bu unsurların objektif olarak gerçekleşmesi gerekir. Bir belge ancak aleyhine kullanılacak kişiden kaynaklanmışsa ve hukuki işlemi muhtemel gösteriyorsa delil başlangıcı sayılabilir. Bu bağlamda elektronik veriler de delil başlangıcı teşkil edebilir. Somut olayda, tacirler arasında ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bu hususta davalı ticari defterleri incelenmeden ve davalı tarafından gönderildiği kabul edilen maillerin delil başlangıcı sayılıp sayılamayacağı değerlendirilmeden, henüz yemin deliline sıra gelmeden, davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması suretiyle eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2019/5327 K. 2021/5363 T. 24.6.2021)

Davacı; bir kısım tıbbi cihazların davalı şirkete kiraya verildiğini kira bedeline ilişkin olarak tanzim edilen faturanın davalı şirkete tebliğ edildiğini ve ödenmemesi nedeniyle icra takibi başlatıldığını ancak davalı tarafın itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline hükmedilmesini istemiştir. Davalı, faturayı kabul etmediklerini, faturanın hileli bir şekilde davacı şirketin ticaret defterine yazıldığını, taraflar tacir olduğundan aralarındaki kira sözleşmesinin yazılı olması gerektiğini ancak taraflar arasında böyle bir sözleşme bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece; davaya ve icra takibine konu kira ilişkisinin davacı tarafından kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve davacı tarafından temyiz edilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 222. Maddesinde ticari defterlerin delil olması düzenlenmiş olup; mahkemece, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebileceği, ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulaması, belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği, bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtların birbirinden ayrılamayacağı, açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtlarının, sahibi aleyhine delil olduğu, taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan diğer tarafın, ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceği, ancak karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağı öngörülmüştür. Davacı, dava dilekçelerinde ve delil listesinde kira alacağı ile ilgili olarak, şirket kayıt ve defterlerinin incelenmesini talep etmiştir. Tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde yapılan inceleme neticesinde süresinde noterlik tasdikleri yapıldığı anlaşılan ve bu nedenle de sahibi aleyhine delil niteliği taşıdığı tespit edilen ticari defterlerde takibe ve davaya konu faturanın kayıtlı olduğu, taraf defterlerinin dava konusu faturanın kaydı yönünden birbirini teyit ettiği tespiti yapılmıştır. Buna göre HMK 222 hükmü gereği davacının davalıdan olan fatura alacağının davalının ticari defter kayıtları ile kanıtlandığı anlaşılırken işin esasının incelenmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay Kararı – 3. HD., E. 2020/11130 K. 2020/7284 T. 2.12.2020)

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye il bedeli alacağının tahsili için yürütülen icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmiş ve hüküm davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen iraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’daki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır. Söz konusu olayda eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış ve kararın temyiz eden taraflar yararına bozulması gerekmiştir. (Yargıtay Kararı – 15. HD., E. 2018/2184 K. 2018/2013 T. 16.5.2018)

Borcun ödenmemesi üzerine başlatılan takibe davalının itirazı sonrası itirazın iptali talep ve dava edilmiştir. Davalı, mal teslim almadığını, düzenlenen faturalarda imzasının bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Davacı tarafın usulüne uygun olarak tutulan ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde davanın kabulüne itirazın iptali ile takibin devamına hükmedilmiş, davalı vekili tarafından hüküm temyiz edilmiştir. Davacı, ticari defter ve belgelerinin sel ve su baskını sebebiyle zayi olduğunu beyan ederek teslime ilişkin herhangi bir bilge ibraz etmemiştir. Davacının dosyaya sunmuş olduğu zayi belgesinde de davaya konu fatura ve sevk irsaliyelerinin zayi olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığından davacının davasını ispatlayamadığı gözetilmeksizin dosya içerisindeki deliller yanılgılı değerlendirilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir. (Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2020/3908 K. 2021/4167 T. 28.4.2021)

Dava, ticari defter ve kayıtların zayi olması nedeniyle TTK’nın 82/7. Maddesine göre hasımsız olarak açılan zayi belgesi verilmesi talebine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Ancak davacı kooperatifin merkezinin ve ürünlerinin satışına ilişkin ticari işletmesinin bulunduğu binanın yandığı toplanan delillerden anlaşılmıştır. Bu durumda kooperatife ait kanunen tutulması gereken ticari defter ve belgelerin kooperatifin merkezinde bulundurulmasının olağan olduğu ve yangın nedeniyle zayi oldukları kabul edilerek sonuca varılması gerekirken davanın reddi doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir. (Yargıtay Kararı – 11. HD., E. 2016/11766 K. 2018/3546 T. 14.5.2018)