Okuma Süresi: 7 Dakika

Menfi Tespit Davası

Yazarlar: ADEM BURAK YILMAZ, BAŞAK NUR BUGA
Menfi Tespit Davası

1. Menfi Tespit Davası Nedir?

Menfi tespit davası, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (HMK) sayılan davalar arasında yer alan tespit davasının bir türüdür. HMK md 106 uyarınca “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir.

Tespit davası kendi içinde menfi (olumsuz) tespit davası ve müspet (olumlu) tespit davası olmak üzere ikiye ayrılır.

Menfi tespit davası, İcra İflas Kanunu’nun (İİK) 72. maddesinde düzenlenmektedir. Bu maddeye göre;

  • ‘’Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tesbit davası açabilir.’’
  • ‘’İcra takibinden önce açılan menfi tesbit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.’’
  •  ‘’İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.’’
  • ‘’ Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemez.’’
  • ‘’Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.’’
  • ‘’ Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa, davaya istirdat davası olarak devam edilir.’’
  • ‘’Takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.’’
  • ‘’Menfi tespit ve istirdat davaları, takibi yapan icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Davacı istirdat davasında yalnız paranın verilmesi lazım gelmediğini ispata mecburdur.’’

İcra İflas Kanunu’nda her ne kadar menfi tespit davasına ilişkin bir düzenleme olsa da ilgili maddede menfi tespit davasının tanımı yapılmamıştır. Gerçekte var olmayan bir borç ya da geçersiz bir hukukî ilişki nedeniyle icra takibine maruz kalması muhtemel olan veya icra takibine maruz kalan bir kimsenin (borçlunun) gerçekte borçlu bulunmadığını ispat için açacağı dava, menfi tespit olarak adlandırılmaktadır (HGK. 2017/1644 E.,2021/1017 K.).

Menfi tespit davası davalının ileri sürdüğü hukuki ilişkinin aslında olmadığı tespitinin, borçlu tarafından talep edilmesi durumunda gündeme gelir. Dolayısıyla borçlunun aslında borcunun olmadığını, henüz borcunu ödemeden, ispatlamak için başvurduğu yol menfi tespit davası yoludur. Menfi tespit davasının açılabilmesi için borçlunun borcunu henüz ödememiş olması gerekir. Borcun ödenmesi halinde artık menfi tespit davasının açılması mümkün olmayacaktır. Bunun dışında, her davada olduğu gibi, borçlunun bu davayı açmasında bir hukuki yararı bulunmalıdır.[1]

Ayrıca da davalının borçlu ile aralarında bulunan bir hukuki ilişkinin varlığına işaret eden iddiaları mevcut olmalıdır.

Borçlu borcunun olmadığı ileri sürebileceği gibi, borç ilişkisinde hata, hile ikrah gibi sakatlıkların bulunduğunu iddia ederek de menfi tespit davası açabilecektir. Menfi tespit davasının açılmasındaki amaç bir hukuki ilişkinin ya da hakkın aslında var olmadığına ilişkin tespitin yapılmasıdır.

Menfi tespit davası devam ederken borçlu borcunu öderse, menfi tespit davası istirdat davasına dönüşür.[2]

72. Maddenin birinci fıkrasına göre menfi tespit davası icra takibinden önce açılabileceği gibi takipten sonra da açılabilir.

II. İcra Takibinden Önce Menfi Tespit Davasının Açılması

Borcun mevcut olduğunu iddia eden alacaklı henüz icra takibine girişmeden, borçlu mahkemeden borcunun olmadığının tespitini isteyebilir. Ancak borçlunun bu davayı açmasında hukuki yararın olması gerekir.

İcra takibinden önce açılan menfi tespit davası takibin başlatılmasına engel teşkil etmezken, takibin durdurulmasına da sebep olmaz. Dolayısıyla alacaklı söz konusu dava açılmış olsa bile icra takibine girişebilecektir.

Ancak, İİK md. 72/2 uyarınca mahkeme miktarı alacağın yüzde on beşinden az olmamak şartıyla teminat gösterilmesini isteyebilir ve ihtiyati tedbir kararı alabilir. İhtiyati tedbir kararı ile alacaklının girişmiş olduğu icra takibi durur ancak takip yapmasına engel olmaz.

III. İcra Takibinden Sonra Menfi Tespit Davasının Açılması

Alacaklının başlatmış olduğu icra takibinden sonra da menfi tespit davası açılabilir. Takipten sonra bu davanın açılmasındaki amaç da borçlunun borcu olmadığını tespit edilmesidir. Takipten önce açılan menfi tespit davasının aksine, takipten sonra açılan menfi tespit davasında mahkeme takibin durdurulmasına ilişkin karar veremez.

Bunun yerine borçlunun talebi üzerine, borçlu alacağın yüzde on beşinden az olmamak şartı ile bir miktar teminat göstererek icra veznesindeki paranın alacaklıya teslim edilmemesinin kararlaştırılmasını isteyebilir. Buradaki teminatın amacı alacaklıya teslim edilecek paranın gecikmesinden kaynaklı olarak ortaya çıkacak zararları karşılamaktır. Bunun dışında ihtiyati tedbirle hacze veya satışa engel olunamaz.

IV. Menfi Tespit Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme Hangisidir?

İİK md. 72/son uyarınca menfi tespit davası takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesinde açılabileceği gibi, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir. Dolayısıyla davanın açılacağı yer mahkemesi HMK genel hükümlere göre belirlenecektir.

Menfi tespit davası genel hükümlere tabii bir dava olması sebebiyle, görevli mahkeme açısından da bir özellik arz etmez. Görevli mahkeme HMK genel hükümlerine göre belirlenir. Bu durumda genel mahkeme HMK’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Bunun yanında, örneğin, hukuki uyuşmazlığın kaynağı bir kira sözleşmesinden kaynaklanıyorsa, görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi olduğu için uyuşmazlık bu mahkemede çözümlenecektir.

V. İspat Yükü

Kural olarak ispat yükü kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Dolayısıyla alacaklı dava konusu alacağın mevcut olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Bu durumda da ispat yükü davalıya yani alacaklıya düşer. Ancak ispat yükünün davacıda/borçluda olduğu haller de vardır. Örneğin davacı hukuki ilişkinin hata, hile, ikrah ile sakat olduğunu iddia ediyorsa bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Bunun dışında borçlu borcun varlığını kabul etmekle birlikte borcun ödeme, takas gibi bir sebeple sona erdiğini iddia ediyorsa ispat yükü yine borçlu üzerinde olacaktır.[3]

VI. Menfi Tespit Davasının Sonuçları Nelerdir?

Menfi tespit davası davanın kabulü ve davanın reddi olarak iki şekilde sonuçlanabilir. Davanın kabulü ve davanın reddi kesin hüküm teşkil edeceğinden aynı dava konusu ile ikinci bir dava açılamayacaktır.

a- Davanın Kabulü

Davanın kabulü ile borçlunun borcunun bulunmadığı tespit edilir. Nitekim, menfi tespit davasının kabulü, borçlunun aleyhine başlatılmış olan icra takibini durdurur. İcra takibinin durması için hükmün kesinleşmesine gerek yoktur, hükmün verilmesi yeterlidir. Ancak hükmün kesinleşmesiyle birlikte başlatılan icra takibi iptal edilir.

Alacaklının varlığını iddia ettiği ve takip konusu yaptığı alacağın olmadığına ilişkin karar verildiğinde, borçlu lehine tazminat ödenmesi gündeme gelir. Tazminatın miktarı 72/5 uyarınca takip konusu yapılan alacağın yüzde yirmisinden az olamaz.

Borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Bu koşullar:

  1. Borçlu aleyhine başlatılmış bir icra takibinin bulunması gerekir.
  2. Borçlunun talep etmesi gerekir.
  3. Alacaklının haksız ve kötü niyetli olması gerekir.[4]

Ancak bu koşulların hepsi kümülatif olarak gerçekleştiği takdirde mahkeme borçlu lehine tazminata hükmedebilecektir.

b- Davanın Reddi

Menfi tespit davasının reddedilmesiyle borçlunun borcu olduğu tespit edilir, dava alacaklı lehine sonuçlanır. Davanın reddi ile birlikte daha önceden alacaklı aleyhine verilmiş olan ihtiyati tedbirler kaldırılır. İhtiyati tedbirin kalkmasıyla beraber alacaklı takip ve hacze devam eder.

Alacaklı ihtiyati tedbirler sebebiyle alacağına gecikmeli olarak kavuşacağından dolayı bundan kaynaklanan zararlar borçlunun gösterdiği teminat ile giderilir. Alacaklı lehine hükmedilecek tazminat miktarı 72/4 uyarınca takip konusu alacağın yüzde yirmisinden az olamaz. Bu tazminata mahkeme re’sen hükmeder. Dolayısıyla alacaklının bunu talep etmesi gerekmez.

VII. Menfi Tespit Davasında Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süre Ne Kadardır?

Menfi tespit davası için kanunda zamanaşımı veya hak düşürücü süreye dair bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Bu nedenle menfi tespit davası açılırken aradaki hukuki ilişki göz önüne alınmalı ve o hukuki ilişkiye göre zamanaşımı veya hak düşürücü süre tayin edilmelidir. Özetle menfi tespit davasının zamanaşımı ve hak düşürücü süresi dava konusuna göre değişiklik arz edecektir.


Menfi Tespit Davasında Sıkça Sorulan Sorular (S.S.S) Nelerdir?

Menfi tespit davası nedir? Bu davalar kimlere ve nasıl açılabilir? Menfi tespit davası ve şartları hakkında merak edilenleri MGC Legal ekibi aktardı.

Menfi tespit davası, kendilerinden alacakları bulunduğuna iddia edenlere karşı herhangi bir borcu olmadığını ileri süren şahısların, borçtan kurtulma amacıyla açmış oldukları tespit davasıdır.

Menfi Tespit Davasını Kimler, Ne Zaman Açılabilir?

Menfi tespit davaları, haklarında bir takip yapılmasa dahi borçları oldukları iddiasıyla kendilerinden bu borcun varlığının kabulü ve tahsilinin talep edildiği şahıslar tarafından açılabilir. Bu bakımdan borçlu olduğu iddia olunan kişi hakkında, takip açılmadan önce de takip açıldıktan sonra da menfi tespit davası açabilir.

Menfi Tespit Davasının Açılması Durumunda İcra Takibi Durur mu?

Sadece borçlu olunmadığına ilişkin bir davanın açılmış olması yapılacak takipleri durdurmaz. Yapılacak veya yapılmış takiplerin durması için ayrıca mahkemeden bu konu hakkında tedbir kararı da verilmesi istenmelidir.

Talep edilen bu tedbirlere ilişkin, mahkeme tarafından karar verilebilmesi için icra takibi yapılmadan önce açılan menfi tespit davalarında, alacağın %15’inden, takip yapıldıktan sonra açılan menfi tespit davalarında ise talep edilen alacağın %115’inden aşağı olmamak üzere teminat verilmesi gerekir.

Menfi Tespit Davası Zorunlu Arabuluculuğa Tabi midir?

Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan ticari davalarda alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurmak kanunumuz gereği zorunludur.

Zorunlu arabuluculuk düzenlemelerinin yürürlüğünden sonra bu konuda bazı ihtilaflar görülmekle beraber, menfi tespit davaları tarafları tacir olsa dahi, bir miktar paranın ödenmesi talebini içermediklerinden, zorunlu arabuluculuğa tabi değildirler.

Menfi Tespit Davasının Kabulü veya Reddi Durumunda Sonuçları Nelerdir?

Açılan davada mahkeme tarafından davacının iddiaları kabul edilirse bir borcun olmadığı tespit edilmiş olur, açılmış takiplere kaldığı yerden devam edilemez ve takiplerin durması için verilmiş teminatlar da iade alınır.

Mahkeme tarafından davalı olan alacaklının itiraz ve defileri kabul edilirse, davanın reddine karar verilir. Açılmış ve tedbir ile durdurulmuş bir takip varsa kaldığı yerden devam ettirilir ve takiplerin durması için yatırılan teminatlar da alacaklıya ödenir.


Kaynakça

  • [1] ‘’borçlunun “borcun zamanaşımına uğradığının” tespiti için menfi tespit davası açmasında hukuki menfaatinin bulunmadığı kabul edilmektedir. Nitekim, borcun alacaklı tarafından icra takibine veya itirazın iptali ya da alacak davasına konu edilmesi halinde borçlunun zamanaşımı itirazını ödeme emrine itiraz süresi içerisinde veya ilk itiraz süresi içerisinde pekâlâ yapabileceğinden böyle bir durum söz konusu değilken açılan menfi tespit davasında da borcun zamanaşımına uğradığının ileri sürülmesinde hukuki yarar da bulunmamaktadır.’’ (3. HD. 2021/6177 E.,2021/9247 K.)
  • [2] ‘’yargılama esnasında ve dosyadaki davalı kooperatifçe sunulan belgelere göre, davacının 25/04/2013 tarihinde toplam 20.629,92 TL ödediği ve kooperatif kayıtlarında herhangi bir borcunun kalmadığı anlaşılmakta olup, bu durumda menfi tespit talepli olarak açılan davanın İİK’nın 72/VI. maddesi gereğince kendiliğinden istirdat davasına dönüştüğü gözetilerek, ödenen bedelin istirdadına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde menfi tespit hükmü kurulması doğru olmamış kararın bu sebeple davacı yararına bozulması uygun bulunmuştur.’’ (6. HD. 2021/828 E., 2021/565 K.)
  • [3] ‘’Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer; fakat davacıya (borçluya) düştüğü hâller de vardır; davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî İlişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer (Kuru-El Kitabı, s.370 ilâ 372).’’ (HGK. 2017/934 E., 2021/1124 K.)
  • [4] “Somut olayda yukarıda belirtilen bozma gerekçesine göre davalı tarafın icra takibinde haksız ve kötüniyetli olmadığının anlaşılmasına göre kötüniyet tazminatı koşulları oluşmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olmuştur.” (9. HD.2021/10134 E., 2021/15960 K.)