Okuma Süresi: 5 Dakika

İşçinin Ücretinin Gününde Ödenmemesi

Yazarlar: BEGÜM BAYRAM, MELİSA CAN
İşçinin Ücretinin Gününde Ödenmemesi

İşçinin ücretinin gününde ödenmesi ya da ödenmemesi, yasal olarak işverenin sorumluluğundadır.

Ücret, ekonomik yönden “üretimde kullanılan bedensel ve düşünsel insan gücünün karşılığı” ve “emeği üretimde kullanabilmek için ödenen bir bedeldir”.  Bir işçinin en temel hakkı olan ücret, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesi 1. fıkrasında; “bir kimseye (işçiye) bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutardır.” şeklinde tanımlanmaktadır.

İşçinin ücretini, kural olarak, onu çalıştıran işveren öder. İş hayatının devam etmesi için işçinin ve işverenin karşılıklı olarak beklentilerini karşılamaları gerekmektedir. İş Hukukunun genel kabul gördüğü kurallar bütününde hem işverenin hem de işçinin birbirlerine karşı birtakım edim yükümlülükleri vardır. Bu ilişkide işverenin temel beklentisi kar elde etmek iken, işçinin ise ücret hakkı vardır. İşin zamanında ve iyi niyet içerisinde yürütülmesi işveren için ne kadar önemliyse, ücretin zamanında ve eksiksiz olarak ödenmesi de işçi için o kadar önemlidir.

Ücretin Ödenme Esasları Nelerdir?

Ücretin ödenmesine ilişkin esaslar 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesi 2. fıkrasında belirtilmiştir. Ayrıca, ücretlerin ne zaman ödeneceği 6098 sayılı Borçlar kanununun 406. maddesinde “Aksine adet olmadıkça, işçiye ücreti her ayın sonunda ödenir. Ancak hizmet sözleşmesi veya toplu iş sözleşmesiyle daha kısa ödeme süreleri belirlenebilir.” şeklinde bir sınırlama getirilmiştir.

Kanunda işçinin ücretinin ne zaman ödeneceği hususu düzenlenmemiş olup nu tarih belirleme durumu işçi-işveren sözleşmelerine bırakılmışsa da kanun bu sözleşme serbestisine birtakım sınırlamalar getirmiştir. Bu sınırlamalar genel olarak işçinin hakkının korunmasına yöneliktir. Bu sınırlamalar:

  • Ücret süresinin ödenme aralığı bir ayı aşmamalıdır.
  • İş sözleşmelerinde ücret ödeme zamanına ilişkin bir tarih belirlendiyse, ücretlerin bu belirtilen tarihte ödenmesi gerekir.
  • İş sözleşmelerinde ücret ödeme zamanının belirtilmediği veya düzenlenen bir iş sözleşmesi bulunmadığı durumda ise, ücret çalışılan ayın son günü ya da en geç takip eden ayın ilk iş günü ödenmelidir. 

İşçinin Ücretinin Gününde Ödenmemesi

4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesinde; Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz. şeklinde hüküm ile açıkça ücretin ödenmemesi halinde işçinin iş görme borcundan kaçma hakkının bulunduğu vurgulanmaktadır.

Bu hususa ilişkin olarak Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2008 tarihli 22062 Esas Sayılı kararına göre: Ücretin ödenmediğinden söz edebilmek için işçinin yasa ya da sözleşme ile belirlenen ücret ödenme döneminin gelmiş olması ve işçinin bu ücrete hak kazanmış olması gerekir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 24/II-e bendinde sözü edilen ücret, geniş anlamda ücret olarak değerlendirilmelidir, ikramiye, primi, yakacak yardımı, giyecek yardımı, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil gibi alacakların da ödenmemesi işçiye haklı fesih imkanı verir.” şeklindedir.

İşçinin Ücretinin Gününde Ödenmemesinin Hukuki Sonu

İşçinin Ücretin Gününde Ödenmesini İsteme Hakkı

İşçinin ücretinin gününde ödenmemesi halinde zamanaşımı süresi içinde ücretinin ödenmesini talep edebilir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesinin son fıkrasına göre: Ücret alacaklarında zamanaşımı süresi beş yıldır.

İşçi, bu beş yıl içinde ödenmeyen ücretinin ödenmesini talep edebilir. Beş yıl zamanaşımı süresi hak düşürücü süredir ve beş yıl sonra işçi talep edemez.

Ayrıca, işçi, ödenmeyen ücretinin ödenmediği günler için faiz talep etme hakkına da sahiptir. Doktrinde genel olarak kabul edilen görüşe göre bu faiz, İş Kanunu’nun 34.maddesi 1.fıkrası uyarınca yirmi günlük sürenin sonundan itibaren işleyeceği kabul görmüştür.

İş Kanunu’nun 34. maddesinin 1. fıkrası uyarınca gününde ödenmeyen ücretler için 1475 sayılı İş Kanunundan farklı olarak yasal faiz değil, mevduata uygulanan en yüksek faiz uygulanır.

İşçilerin Çalışmaktan Kaçınma Hakkı

4857 sayılı İş Kanunu’nun 34. maddesinde düzenlenmiştir: Ücreti ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde mücbir bir neden dışında ödenmeyen işçi, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınabilir. Bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemez. Gününde ödenmeyen ücretler için mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanır. Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz. hükmü yer almaktadır.

Bu hakkın kullanılabilmesi için bazı koşullar öngörülmüştür. Bu koşullar:

  • İşverenin ödeme gününden itibaren yirmi gün içinde işçilerin ücretlerini tamamen veya kısmen ödememiş olması,
  • Bu ücretlerin ödenmemesinin bir mücbir sebebe dayanmaması.

Bu koşulların ikisinden birinin olmaması halinde işçi bu hakkını kullanamaz.

Belirtmek gerekir ki, işletmenin içinde bulunduğu mali sıkıntı durumlarında; “işverenin ücretleri mücbir bir nedenle ödeyememesi” durumu uygulama alanı bulmaz. Çünkü işverenin mali sıkıntı durumu mücbir neden oluşturmamaktadır.

İşçiler yirmi günlük sürenin sonunda bu haklarını kullanmasalar bile, ödemede gecikmenin devam etmesi halinde sürekli borç ilişkisinin özelliği nedeniyle çalışmaktan kaçınma hakkını gecikme devam ettiği sürece kullanabilirler.

Çalışmaktan kaçınma hakkı hukuki olarak üç temel sonuç doğurur. Bu sonuçlar:

  • Çalışmaktan kaçınma hakkının kullanılması grev sayılmaz,
  • Çalışmaktan kaçınma nedeniyle işverence iş akitleri feshedilemezi
  • Çalışmaktan kaçınan işçilerin ücret ödenip ödenmeyeceği sorunu.

A) Çalışmaktan Kaçınma Grev Sayılmaz

İş Kanunu’nun 34. maddesinin 1. fıkrasında ücreti ödenmeyen işçilerin bu nedenle kişisel kararlarına dayanarak iş görme borcunu yerine getirmemeleri sayısal olarak toplu bir nitelik kazansa dahi grev olarak nitelendirilemeyeceği öngörülmüştür.

B) Çalışmaktan Kaçınma Nedeniyle İşverence İş Akitleri Feshedilemez

İş Kanunu’nun 34. maddesinin 2. fıkrasında “Bu işçilerin bu nedenle iş akitleri çalışmadıkları için feshedilemez ve yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.” hükmü yer almaktadır.

Bu nedenle iş görmekten kaçınma hakkını kullanan işçilerin iş akitleri feshedilemez, bunların yerine yeni işçi alınamaz, bu işler başkalarına yaptırılamaz.

Bu madde hükmüne istinaden, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçınan işçilerin sadakat borcuna uygun davranmaları gerekir. İşçiler bu hakkını kullanırken iyiniyetli tutum sergilemeleri ve dürüstlük kurallarına uygun hareket etmeleri gerekir. Aksi halde, işverenin İş Kanunu’nun 25. maddesinin 2. bendinin e fıkrasına dayanarak işçilerin iş akitlerini haklı nedenle feshedebilmesi gündeme gelecektir.

C) Çalışmaktan Kaçınan İşçilere Ücret Ödenip Ödenmeyeceği Sorunu

Bu hakkın kullanıldığı durumlarda, iş görme edimini yerine getirmekten kaçınan işçilerin çalışmadıkları süre içinde ücret talep edip edemeyecekleri doktrinde iki ayrı görüş olarak çözüme kavuşturulmuştur.

İlk ve doktrinde baskın olan görüşe göre, ücreti ödenmeyen işçinin çalışmaktan kaçma hakkını kullandığı süre boyunca da ücrete hak kazanır. İkinci görüşe göre ise ücreti ödenmeyen işçinin çalışmaktan kaçma hakkını kullandığı süre boyunca ücrete hak kazanamaz.

Yargıtay ise, işçinin iş görme borcunu yerine getirmekten kaçındığı bu sürenin ücretini işverenden isteyemeyeceği sonucuna varmıştır.

Yüksek mahkemeye göre; “Davacı ücretinin ödeme gününden itibaren 20 gün içinde ödenmemesi sebebiyle iş görme borcunu yerine getirmekten 60 gün süreyle kaçındığını çalışmadığı bu sürenin ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir… Bu süre içinde ücret ödemesi yapılacağı yasa tasarısında düzenlendiği halde Türkiye Büyük Millet Meclisindeki görüşmeler sırasında bu düzenleme yasa metninden çıkarılmış ve bu suretle Yasama organı boşta geçen bu sürede ücret istenemeyeceğine dair iradesini açık olarak ortaya koymuştur…işçinin çalışmaması kendi iradesi ile oluşmuştur.

İşçilerin İş Akitlerini Fesih Hakkı

İş Kanunu’nun 24. maddesinin 2. bendinin e fıkrasına göre: İşveren tarafından işçinin ücreti kanun hükümleri veya sözleşme şartlarına uygun olarak hesap edilmez veya ödenmezse” işçi iş akdini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir.

İş Kanunu’nun bu hükmünde işçilerin emeğinin karşılığı ve genellikle tek geçim kaynağı olan ücretinin ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde işçiye haklı nedenle fesih hakkının tanınması hükme bağlanmıştır.

İşçi, sadece temel ücretinin değil geniş anlamda ücretinin başka bir anlatımla her türlü ücret eklerinin ödenmemesi nedeniyle de bu hakkını kullanabilir. Aynı şekilde, İş Kanunu 22. maddesi hükmü gereğince işçinin rızası alınmaksızın herhangi bir şekilde ücretinden tek taraflı olarak indirim yapılması da bu niteliktedir. Buna karşılık, işçinin yapılan ücret artışını yeterli bulmaması veya zam talebinin kabul edilmemesi nedeniyle iş akdini sona erdirmesi haksız fesih sayılır.

İşverence sadece ücretin ödenmemesi veya eksik ödenmesi değil geç ödenmesi de derhal fesih hakkının doğumuna yol açar. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bir kararında, iş akdinde işlemiş ücretlerin gelecek ayın ilk haftasında ödeneceği kararlaştırılmış olmasına karşın şubat ayından itibaren ücretlerin kararlaştırılan süreden sonra ödenmesine ve bu durumun ağustos ayına kadar devam etmesini isabetli olarak işçi lehine haklı fesih nedeni saymış ve işçinin kıdem tazminatına hak kazanacağını hüküm altına almıştır.

İş Kanunu’nun 26. maddesi 1. bendinde: 24. ve 25. maddelerde gösterilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallere dayanarak işçi veya işveren için tanınmış olan sözleşmeyi fesih yetkisi, iki taraftan birinin bu çeşit davranışlarda bulunduğunu diğer tarafın öğrendiği günden başlayarak altı iş günü geçtikten ve her halde fiilin gerçekleşmesinden itibaren bir yıl sonra kullanılamaz.” hükmü yer almaktadır.

Bu madde hükmünde bahsedilen altı günlük veya bir yıllık süre hak düşümü süresidir. Bu süreler geçtikten sonra fesih hakkı kullanılamaz. Ancak bu süre işveren için değil işçi için işlemektedir. İşverence ücret ödenmediği sürece hak düşümü süresi işlemez.

İş Kanunu’nun 32.maddesi 6.bendinde: İş sözleşmelerinin sona ermesinde, işçinin ücreti ile sözleşme ve kanundan doğan para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur.” hükmü yer almaktadır.

İşçi tarafından iş akdi haklı nedenle derhal feshedildiğinde, işçinin ücreti ile yasadan ve sözleşmeden doğan para ve parayla ölçülmesi mümkün tüm menfaatlerinin tam olarak ödenmesi zorunludur.


Anahtar Kelimeler: Ücretin Ödenmesi, İşçinin Ücretinin Gününde Ödenmemesi, İşçilerin Çalışmaktan Kaçınma Hakkı.

Daha detaylı bilgi almak için ekibimizle iletişime geçebilirsiniz.