Okuma Süresi: 9 Dakika

İkrarın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki Yeri

Yazarlar: KERİM KOCAMAN, AHMET ÇAĞDAŞ KİZİR, DİLARA UTKU
İkrarın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki Yeri

MGC Legal ekibinin hazırladığı “İkrarın Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki Yeri” makalemizi okumanıza sunarız.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu‘nun (HMK) 4. kısmı ispat ve deliller olarak düzenlenmiştir. İspat, taraflar arasındaki uyuşmazlık hakkında var olan kuşku ve belirsizliklerin kesin ya da yaklaşık olarak ortadan kaldırılmasıdır.[1] HMK m. 187/1’e göre ispatın konusu, tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli olgulardan oluşur ve bu olguların ispatı amacıyla kanıt gösterilir. Tarafların, yasada belirtilen süre ve usule uygun olarak ispat hakkına sahip olduğu ise HMK m. 189/1’de belirtilmiştir.

Hukukta ispata yarayan araçlar, delil olarak isimlendirilir.[2] Deliller, kesin delil ve takdiri delil olmak üzere ikiye ayrılır. Kesin deliller, hâkime herhangi bir takdir hakkı vermemektedir ve hâkimin kesin delille ispat edilmiş bir vakıayı doğru kabul etmesi ve hükmüne dayanak yapması zorunludur.[3] İkrar HUMK döneminde kesin delil niteliğine sahipken HMK döneminde takdiri delil niteliğine bürünmüştür.[4]

YHGK, 23.05.2007, E. 2007/14-289, K. 2007/291; Mahkeme dışı ikrarın, taraflardan ya da onların yetkili temsilcilerinden sadır olması ve ikrarın mahkemeye yönelik değil ya karşı taraf, ya da başka kimseler veya merciiler önünde yapılması gerekir. Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil olmayıp takdiri delildir. Hâkim, mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa buna dayanarak hüküm verebilir (HUMK m. 236/4.). Takdiri deliller ise, hâkimin üzerinde serbestçe değerlendirme ve takdir hakkının bulunduğu delillerdir.[5]

İkrar da deliller kapsamında HMK m. 188’de düzenlenmiştir. Kanunda ikrarın bir tanımı olmasa da öğretide ikrar, dar ve geniş anlamda iki şekilde tanımlanabilmektedir. Geniş anlamda ikrar, taraflardan birisinin aleyhine olarak ileri sürülen bir olayın doğruluğunu mahkemeye açıklamasıdır.[6] Dar ve teknik anlamda ikrar ise görülmekte olan bir davada taraflardan birinin, öteki tarafça ileri sürülen ve aleyhine hukuksal sonuç doğurabilecek bir nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir (YHGK, 28.04.2010, E. 2010/0, K. 2010/234). Bu beyan ile diğer tarafın ispat yükü ortadan kalkar ve bu olayın ispatına gerek kalmaz.[7] Bir olayın ikrar edilmiş ayılması için bu olayın ikrar edenin aleyhine olması gerekir. Bir tarafın iddialarına karşı diğer tarafın sessiz kalması kural olarak ikrar sayılmaz.[8]

İkrar Beyanında Bulunabilecek Kişiler Kimlerdir?

HMK m. 188/1’de belirtildiği üzere taraflar veya vekilleri ikrarda bulunabilir. Davanın tarafları kapsamına ise davacı, davalı, asli ve fer’i müdahil girmektedir. Bunun dışında davanın tarafı olmayan üçüncü kişilerin ikrar kastı ile sunmuş olduğu beyanlar ikrar teşkil etmez, eğer üçüncü kişi tanık listesinde yer alıyorsa ve mahkemece dinlenilmesine karar verilmişse bu durumda tanık beyanı olarak kabul edilebilir.[9]

İkrar Beyanının Şekli

Sözlü veya yazılı olabilir. HMK m. 154/3-ç’de düzenlendiği üzere duruşma esnasında sözlü olarak yapılan ikrar, mutlaka tutanağa yazılmalı ve ikrar edene okunduktan sonra imzalatılmalıdır. Aksi halde ikrardan söz etmek mümkün olmamaktadır. Yazılı olarak mahkemeye verilen dilekçelerde karşı tarafın ileri sürdüğü bir olayın doğrulanması şeklinde de ikrar gerçekleşebilmektedir.[10]

Susma İkrar Sayılmaz Kuralı

Susmak, medeni usul hukukunda kural olarak ikrar sayılmazken kanunun susmanın ikrar sayılacağını öngördüğü durumlar bu kuralın istisnasıdır (HMK m. 171/1).[11]

Tartışılan husus ise tarafların iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından istifade ederek dilekçeler aşamasından sonraki bir safhada vakıa ileri sürmesi ve bu vakıa hakkında karşı tarafın sessiz kalmasıdır.[12] Bu durumda da susmak ikrar anlamına gelmez denilerek sonradan ileri sürülen bu vakıanın taraflar arasında çekişmeli olduğuna karar vermek gerekir mi?[13] HMK’da dilekçeler aşamasındaki düzenleme (HMK m. 128) dışarıda bırakılacak olursa dilekçeler aşamasından sonra ileri sürülen vakıalar karşısında tarafların susmasının ikrar veya inkar sayılacağı hakkında genel bir düzenlememe bulunmamakla birlikte doktrinde bir görüşe göre, susma kural olarak zımni bir irade beyanında bulunmak değildir dolayısıyla ileri sürülen vakıa karşısında susmak da bu vakıanın ikrar edilmesi anlamına gelmez.[14] Ancak somut olaydaki koşullara göre de ileri sürülen vakıanın çekişmeli olmadığı anlaşılırsa bu vakıaların ispatın konusu dışında kaldığına karar verilmesi gerekir.[15]

İddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının başlangıcından itibaren ileri sürülen vakıa hakkında tarafa açıklama hakkı tanınmalı (HMK m. 27/2-b) ve bu anlamda ileri sürülen vakıalar hakkında da savunma yapması istenmelidir.[16] Buna rağmen taraf herhangi bir açıklamada bulunmazsa bu vakıaların taraflar arasında çekişmeli olduğu sonucuna varılmalıdır çünkü aksi durum kendisine savunma ve açıklama hakkı tanınmasına rağmen bir beyanda bulunmayan taraf menfaatinin, yargılama kurallarına uygun davranarak vakıa ileri süren taraf menfaati karşısında haksız olarak üstün tutulması anlamına gelir.[17]

Yer Bakımından İkrar (Mahkeme İçi İkrar – Mahkeme Dışı İkrar)

Mahkeme içi ikrar HMK’da düzenlenmekteyken[18] mahkeme dışı ikrar HMK’da düzenlenmemiştir. Mahkeme dışı ikrar, takdiri delillerle ispatın mümkün olduğu hallerde delil olarak kullanılabilir ancak bu ikrarın da delillerle ispat edilmesi gerekir.[19]

  • 11. HD, 05.06.2018, E. 2016/10665, K. 2018/4305; ‘Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalı tarafından davacının eşine yazılan mektupta yer alan “Fizirom’u tek kuruş almadan bana devretti” ifadesinin hisse devir bedelinin davalı tarafından davacıya ödenmediğine yönelik mahkeme dışı ikrar niteliğinde olduğu, mahkeme dışı ikrar bir belge niteliğinde olan mektup ile gerçekleştiğinden kesin delil hükmünde olup davalıyı bağlayacağı…’

Mahkeme içi ikrar; mahkeme önünde, hâkimin huzurunda yapılır ve sadece duruşma ile sınırlı değildir. Keşifler, mahkemeye hitaben yazılan dilekçeler, tarafların isticvap olunması halinde yapılan ikrarlar da bu kapsamda sayılır.[20] Eğer ikrar dilekçe ile yapılmışsa bu ikrarın mahkeme içi ikrar sayılması için ikrar beyanının dava ilişkisi sebebiyle usulen karşı tarafa tebliğ edilen dava evrakları ile yapılması gerekir.

  • 3. HD, 30.06.2014, E. 2014/11063, K. 2014/10620; ‘İkrarın ispat kuvveti, yapıldığı yere göre belirlenir. Kavram olarak da mahkeme dışı ikrar, HUMK m. 236/4’te ‘Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise hâkim buna binaen hüküm verebilir’ hükmü ile açıkça kullanılmışken mahkeme içi ikrar aynı maddenin birinci fıkrasında ‘Dava evrakında veya hâkim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder’ hükmü ile örtülü olarak kullanılmıştır.’

Dava evrakı kapsamına dilekçelerin teatisi aşamasında sunulan dilekçeler, bilirkişi raporuna ilişkin verilen dilekçeler ve tarafların mahkemeye sunmuş oldukları beyan dilekçeleri ve bu dilekçelerin ekleri de girmektedir.[21] Bunun dışında taraflar arasındaki dava derdest de olsa tarafların yargılama dışında birbirlerine yazdıkları mektuplar, çekilen fakslar, dava ile ilgili olmasına rağmen mahkemeye hitap edilmemiş dilekçeler, sulh görüşmelerine ilişkin imzasız tutanaklar dava evrakı kapsamında değildir ve mahkeme içi ikrar teşkil etmez.[22]

Mahkeme dışı ikrar ise tarafların ya da tarafların yetkili temsilcilerinin mahkemeye yönelik olmayan ve karşı taraf ya da üçüncü kişiler veya merciiler önünde yapmış olduğu ikrardır. Mahkeme dışı ikrarın ilk unsuru derdest olan davanın taraflarından birinin yahut bu tarafın temsilcisinden sadır ikrar beyanı, ikinci unsuru ise ikrar beyanının davanın karşı tarafına yahut üçüncü bir kişi ya da merciiye karşı yapılmasıdır.[23] Yargıtay, Cumhuriyet Savcılığı huzurunda verilen ifadede yapılan ikrarı mahkeme dışı ikrar kabul etmiştir.

  • 13. HD, 07.05.2007, 558/6328; ‘Davalı Baki’nin Jandarma’daki 05.07.2022 tarihli ifadesinde ‘Zülfikar’a tarlamı 2.100 YTL’ye sattım. 8.000 DM peşinat aldım. Geriye 13.000 DM borç kaldı ve ödemedi’ şeklindeki beyanda bulunarak harici ikrarda bulunduğu ve 08.11.2002 tarihli Cumhuriyet Savcılığı huzurundaki ifadesinde ise tarla sattığını ve karşılığında peşin olarak 800 YTL aldığını açıkladığı anlaşılmaktadır. Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil değildir. Hâkim, mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa buna dayanarak karar verebilir (HUMK m. 236/IV).;
  • YHGK 26.03.2014, E. 2013/13-637, K. 2014/397; ‘Davalının poliste verdiği bu beyan mahkeme dışı ikrar niteliğinde olup mahkeme dışı ikrarın da diğer vakıalar gibi diğer delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı aşamalardaki beyanlarında da davacıya ait kredi kartlarının sliplerinin getirtilerek inceleme yapılmasını istemiştir.’

Mahkeme dışı ikrar da yazılı veya sözlü olarak yapılabilir.

  • 21. HD, 10.06.2003, E. 2003/4577, K. 2003/5481; ‘Davacının haciz tutanağında yer alan açıklaması mahkeme dışı ikrar (HUMK’nun mad.236/4) niteliğindedir. Davacının dava dilekçesinde yukarıda açıklanan ve kendisini bağlayan ikrarıyla çelişir şekilde bu kez haczedilen eşyaların kendisine ait olduğunun ileri sürerek açtığı samimi ve inandırıcı olmayan davanın reddi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulü usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.’;
  • 21. HD, 15.03.2018, E. 2016/11014, K. 2018/2305; ‘…davacının mahkeme dışı ikrar niteliğindeki 03.07.2012 tarihli ibranamedeki beyanı üzerinde durulmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.’

Mahkeme dışı ikrarın yapılması ispat faaliyetini sona erdirmez ancak karşı tarafın ileri sürmüş olduğu vakıanın doğru olabileceği hakkında bir emare teşkil eder.[24] Buna ek olarak, hâkimin delilleri değerlendirmesi aşamasında da hâkimin takdiri açısından etki yaratır.

  • YHGK 25.06.1997, E. 1997/2-416, K. 1997/593; ‘Somut olayda görüldüğü şekilde mahkeme dışı ikrarın varlığı tanık sözleriyle varlık kazanmıştır. Bu durumda ortada mücerret bir mahkeme dışı ikrarın bulunduğuna kuşku ve duraksamaya yer olmamalıdır. Hemen belirtelim ki, mahkeme dışı ikrar bir emaredir. O nedenle zorunlulukla diğer delillerle pekiştirilmesi diğer bir anlatımla güçlendirilmesi gerekir. Başka delillerle veya emarelerle takviye edilmeyen mahkeme dışı ikrar herhangi bir delil değerinde kabul edilemez. Hukuki muamelelerin senetle ispat edilmesi gerekeceğine ilişkin yasal kurala aykırı sonuçlara yol açmış olunur ki asla kabul edilemez.’

Taraflardan birisi, yargılama aşamaları haricinde mahkeme dışı ikrar beyanında bulunursa ikrar lehine olan taraf bu beyanı mahkemeye sunabilmekte ancak ikrar beyanında bulunan taraf bu beyanı inkâr edebilmektedir.[25] Böyle bir durumda ikrarın mahkemenin vereceği karara etki edebilmesi için başka delil veya emareler ile desteklenmesi lazımdır.

  • YBGK, 14.04.1937, E. 1936/39, K. 1937/6; ‘Hâkim huzurunda yapılan sebkeden ikrar muteberdir. Hariçteki ikrarı teyit edecek delil ve emare dendiğine göre hariçteki ikrar mücerret hükme medar olamaz.’;
  • 15. HD, 17.12.1987, E. 1987/1357, K. 1987/4483; ‘Davacı, savcılıkta verdiği 17.1.1986 tarihli hazırlık ifadesinde davalının kendisine sadece iki milyon lira ödediğini bildirmiştir. Bu ifade HUMK’un 236/4. maddesi hükmü gereğince harici ikrar niteliğinde olup bunu teyit edecek başka delil veya emarenin varlığı halinde mahkemece kabulü ile ödeme miktarının alacağından düşülmesi gerekir. Mahkemece, tarafların yapılan isticvabında bu husus üzerinde durulmadığı gibi davalı vekilinden harici ikrarı doğrulayacak delillerinin de sorulmadığı anlaşıldığından bu eksikliğin giderilmesi ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeyle hüküm kurulması yanlıştır.’

Mahkeme dışı ikrar başkaca delil ve emareler ile desteklendiğinde ve ikrarın varlığı ispatlandığında hâkim açısından takdiri delil niteliğine bürünür ve bu halde hâkim, ikrar lehine olan tarafa kendiliğinden yemin teklif edebilecektir.

  • 13. HD, 16.06.2005, E. 2005/1950, K. 2005/10210; ‘Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil değildir. Hâkim, mahkeme dışı ikrarı doğrulayacak delil ve emare varsa buna dayanarak karar verebilir (HUMK.236/IV). Eş söyleyişle, ikrarın mahkeme dışında yapılması halinde ikrar başka delil ve emare ile kanıtlanması halinde taktiri delil niteliğini kazanır. Bu itibarla mahkeme dışı ikrarın tanıkla kanıtlanması mümkündür. Hal böyle olunca mahkemece, davaya konu alacağa ilişkin taraflara tanık dahil, her türlü delilleri sorulmalı, hâkimin bu konudaki kanaatini güçlendirmek üzere, lehine harici ikrarda bulunana tamamlayıcı yeminde yaptırılabilecek (HUMK.nun 236/son) da gözetilerek hasıl olacak sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.’;
  • YHGK 16.10.1996, 2-491/685; ‘Hukuki bir olayın mahkemede ikrar edilmesi başka bir delile gerek olmadan ikrarda bulunanı bağlar. İkrarın mahkeme dışında yapılması halinde ikrarın başka delil ve emare ile kanıtlanması halinde takdiri delil niteliğini kazanır. Hâkim bu konudaki kanaatini güçlendirmek üzere lehine harici ikrarda bulunana tamamlayıcı yemin yaptırabilir (HUMK 236/son). Mahkeme dışı ikrar örneğin bir mektup ve tanıklar önünde yapılabilir (Prof. Dr. Kuru HUMK 1974 sh. 375). Bu itibarla mahkeme dışı ikrarın tanıkla kanıtlanması mümkündür. Tamamlayıcı yeminin davacıya yöneltilmesi gerekir.’;
  • 11. HD, 24.10.2005, E. 2004/12819, K. 2005/10264; ‘Taraf, HUMK 236/4 ncü madde hükmünce, mahkeme dışında da ikrarda bulunabilir. Mahkeme dışı ikrar, kesin bir delil değildir. Hâkim, mahkeme dışı ikrarı teyit edecek (doğrulayacak) delil ve belirti varsa buna dayanarak hüküm verebilir. Hâkim, mahkeme dışı ikrarın başka bir delil ve belirtilerle doğrulanması üzerine kanaatini kuvvetlendirmek için, lehine ikrarda bulunulan tarafa kendiliğinden (re’sen) yemin teklif edebilir. Şüphesiz, mahkeme dışı ikrar, bir belge (mesela ikrarı içeren bir mektup) ile ispat edilirse, bir kesin delil hükmünde olur. (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt II, İstanbul, 1990, 5. Baskı, Sh.1404 v.d.)’

Ancak bu durum ispatı takdiri deliller ile mümkün vakıalar açısından geçerlidir ve eğer ispat edilmesi kesin delil sunulmasına bağlı olan bir vakıa mevcutsa mahkeme dışı ikrar başka delil ve emareler ile desteklenmiş olsa dahi hâkim mahkeme dışı ikrarı esas alarak karar veremez.[26]

İkrarın Bağlayıcılığı

HMK m. 188/2 hükmüne göre ikrar yalnızca maddi bir hatadan kaynaklanması halinde geri alınabilir yani ikrar bağlayıcıdır. Bunun bir sonucu olarak karşı taraf ikrara konu vakıayı ispat etmek zorunda değildir. Eğer ikrarın bağlayıcı yönü bulunmasaydı istenildiği zaman geri alınabilen ikrar beyanıyla çekişmesiz hale gelen vakıa tekrar çekişmeli hale gelebileceğinden ve bu da emek, zaman ve maddi kayba yol açacağından usul ekonomisi ilkesi gereğince ikrarın bağlayıcı yönü olması yerindedir.[27]

Eğer bir davada kendiliğinden araştırma ilkesi uygulanıyorsa ve mahkemenin ikrar ile bağlı olmadığı açıkça düzenlenen istisnai durumlarda (örneğin TMK m. 184/1-3), yapılan ikrar mahkeme içi ikrar olsa bile hâkimi bağlamaz.[28] Bu hallerde hâkim ikrar edilen vakıaların ispatını isteyebilir.[29]

Ancak davada taraflarca getirilme ilkesi uygulanıyorsa mahkeme içi ikrar hâkimi bağlar ve yargılamayı etkiler.[30] Dolayısıyla ikrar edilen vakıaların ispat edilmesi gerektiğine mahkemece karar verilemez.[31]

Tasarruf ilkesinin uygulandığı davalarda kural, yapılan ikrarın mahkemeyi de bağlamasıdır.[32] Ancak herkesçe bilinen vakıalar HMK m. 187/2 hükmü gereğince taraflar arasında çekişmesiz sayılacağından vakıanın bilindiği hali ile ikrar beyanın çelişmesi durumunda hâkim yapılan ikrar ile bağlı olmaz.[33]


Referanslar

  • [1] İsmail Ercan: Uygulamacılar İçin Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Ankara: Seçkin Yayıncılık, Mayıs 2021, s. 667.
  • [2] Jale G. Akipek, Turgut Akıntürk, Derya Ateş Karaman: Türk Medeni Hukuku, Ankara: Beta Basım Yayım, 2013, s. 197; Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes: Medeni Usul Hukuku, Ankara: Oniki Levha Yayınları, 2013, s.455.
  • [3] Osman Gökhan Antalya & Murat Topuz: Medeni Hukuk, Ankara: Seçkin Yayıncılık, Ocak 2021, s. 549.
  • [4]İkrarın kesin delil olarak kabul edilmesindeki sebep; HUMK dönemindeki hakim görüşe göre ikrarın kesin delil olarak kabul edilmesiydi. İkrarın kesin delil olarak kabul edilmesinde ikrarın kanun sistematiği açısından deliller arasında yer alması etkili olmuştu. Ancak HMK yürürlüğe girdikten sonra ikrarın kesin delil kabul edilmesi yönündeki hakim görüş değişmiştir. Çünkü ikrar ispata ilişkin genel hükümlerde düzenlenmiştir.’ Bkz. Özkaya Ferendeci Belge Terimi, s. 815., Hamide Özden: Yeni Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ndaki Belge Terimi ve İspat Hukukundaki Yeri, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C: 16, Y: 2014, s. 813-830.
  • [5] Antalya & Topuz: Medeni Hukuk, s. 549.
  • [6] Ercan: Uygulamacılar İçin Medeni Usul Hukuku El Kitabı, s. 667.
  • [7] HMK m. 187/2.
  • [8] Murat Atalı & İbrahim Ermenek: Medeni Usul Hukuku, Ankara: Seçkin Yayıncılık, Eylül 2021, s. 265.
  • [9] Orhan Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, Ankara: Seçkin Yayıncılık, Ağustos 2018, s. 132.
  • [10] Atalı & Ermenek: Medeni Usul Hukuku, s. 265.
  • [11] Taylan Özgür Kiraz: Yargılama Hukukunda İkrar, Ankara: Bilge Yayınevi, 2013, s. 163.
  • [12] Volkan Özçelik: Türk Medeni Usul Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi, Ankara: Adalet Yayınevi, Nisan 2020, s. 270, 271.
  • [13] Özçelik: Türk Medeni Usul Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi, s. 271.
  • [14] Özçelik: Türk Medeni Usul Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi, s. 271.
  • [15] Bilge Umar & Ejder Yılmaz: İspat Yükü, İstanbul: Kazancı Hukuk Yayınları, 1980, s. 26.
  • [16] Özçelik: Türk Medeni Usul Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi, s. 272.
  • [17] Özçelik: Türk Medeni Usul Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi, s. 272.
  • [18] HMK m. 188/1: ‘mahkeme önünde’.
  • [19] Atalı & Ermenek: Medeni Usul Hukuku, s. 265.
  • [20] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 133.
  • [21] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 133.
  • [22] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 133.
  • [23] Eroğlu, Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 135.
  • [24] Eroğlu, Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 136.
  • [25] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 136.
  • [26] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 137.
  • [27] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 152.
  • [28] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 134. Orhan Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Ön İnceleme, Ankara: Seçkin Yayıncılık, Ekim 2020, s. 244.
  • [29] Özçelik: Türk Medeni Usul Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi, s. 272.
  • [30] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 134.
  • [31] Özçelik: Türk Medeni Usul Hukukunda Taraflarca Getirilme İlkesi, s. 272.
  • [32] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Ön İnceleme, s.244.
  • [33] Eroğlu: Medeni Usul Hukukunda Davaya Cevap, s. 134, 135.

İlginizi Çekebilir: